Terörle yapılacak her türlü müzakereye karşıyız. Televizyonlara çıkarılan yeni nesil sözde yazar ve aydın bozuntuları milli mücadele döneminden bir haber, hiç olmadığı kadar son günlerde özellikle dışarı bariz şekilde yansıttıkları büyük bir telaş içerisindeler. Bilmiyoruz kimler kapalı kapılar ardında ne gibi mükafatlar vaat ettiler paşalara. Bu hanımefendi ve beyefendilerin katıldıkları program, medya kuruluşu fark etmeksizin papağan misali haykırdıkları sözcükler değişmiyor. " Askeri yöntemlerle sorunu çözemedik" ve "Pkk dahil tüm Kürt unsurlarla koşulsuz şartsız müzakere masasına oturmalıyız" Bu satılmış sözde entellektüel kesimler ayrıca bir ulusun, bir ülkenin güvenlik unsurlarının silah bırakmasını isteyecek kadar bilgisiz ve kat be kat yüzsüzdürler. Onları izlerken bazen devlet ve millet aleyhtarı donatılmış gencecik talebeler görüyor gibi oluyorum. Bu sözde yazar ve aydın kardeşlerimiz ömürlerini ülkenin bölünmesi ve parçalanması için heba edecekler belli ki. Bunu açıkça görebilmek mümkün…
Peki ne vereceğiz? Güneydoğuya sunacağınız özerklik sanıyormusunuz ki beraberinde huzur ve barışı getirecek. Pkk üst düzey yetkilileri bağımsız bir Kürdistanın artık hayalden öteye geçemeyeciğini düne kadar açıkça söylüyorlardı. Bu noktada yürüttükleri stratejiyi değiştirmek zorunda kaldılar. Öyle ya eğer vazgeçmeyecek olsalar eski stratejilerinden neden açıkca belli etsinler arazideki mağlubiyetlerinin bağımsız Kürdistan hayallerine kabus misali çöktüğünü. Öyleyse ne yapmak gerekirdi. Şehire inmek. Sözde siyaset akademileri kurarak devrimci halk savaşını başlatarak akıllarınca iç savaş çıkartacaklardı. Bu özgüven onlara nüfus yoğunluklarının bulunduğu bölge dışında ülkenin batı kısmında yaşayan sempatizanlarının onlara duydukları bağlılıktan kaynaklanıyordu. Nitekim gözle görülür bu yapılaşmalar molotof kokteyli ötesinde farklı eylemlerini harekete geçirme atağına kalkınca amiyane tabirle sobelendiler. Kck gençlik yapılanması kapsamında yüzlerce yere baskınlar düzenlenerek hainlerin kara planları gün yüzüne çıkarıldı.
Bütün bunlar olurken, bölünme şakşakçıları boş dururlar mı? Özgür ülke ve basın kuruluşuyuz imajı sağlamak adına ajansların konuk ettiği haber bültenlerine çağırdıkları adına terör yandaşı denen SÖZDE yazar ve entellektüeller sahneye çıktırlar. Suriye ayaklanması iştahlarını kabartan bu hanımefendi ve beyefendilerin gece yatarken hayal ettikleri günlerin artık çok yakın olduğu düşüncesi beyinlerinden çıkmıyordu. Bundandı belki de üstü kapalı masumane çözüm sevdalısı tavırların sebebi. Kimse salak değil bunu böyle bilsinler. Suriye Kürdistanını resmen ilan etme sürecinin henüz başlarında olsak ta oynanan oyun gayet açık. Suriye hazır uçağımızı vurmuşken biz de ateşin içine atlayarak bölgesel isyanın temelleri atılacak ve acaba aradan Türkiye kürdistanını da çıkarabilirmiyiz düşüncesi masada. Terör örgütünün siyasi kanadı her ne kadar askeri çözüme karşı olsa da, böyle bir senaryo iştahlarını kabartmıyor da değil. Öyle ya onlar değiller mi ne pahasına olursa olsun bu sorunu çözmek için çabalayacağız diyenler. Suriyedeki miltanlarını savaşa sokacak kadar örgütün gözleri karadır sanırım sonu her ne olursa olsun…
Bu süreci dikkatle takip etmek ve yorumlamak gerekiyor. Genelkurmay başkanımızın herşeyden önce duygusal yönünü bir kenara bırakarak askeri hareket tarzının gerektirdiği şekilde sınır karakollarının onarım ve güçlendirilmesi yönünde devlet yetkililerine, savunma bakanına her neyse baskı yapması ve somut adımlar atılarak düşmanı caydırıcı karakol ve savunma noktaları kurulması şarttır. Yoksa bizler ağlamaya daha çok devam edeceğiz. Satılmış yazar ve aydınları dinlemeye, ölen şehitlerle dağdaki haini aynı kefeye koyacak zihniyetlere son vermemiz gerek. Yoksa yarın kurulacak büyük Kürdistanı kendi ellerimizle teslim edeceğiz. Ne bizleri demokratikleşme adına yaptığımız cesur adımlar kurtaracak, ne de İstanbul'da yaşayan, İzmir ve Mersin'de yaşayan Kürtlerin biz de yerel anlamda bölünme istiyoruz naraları. Hesaplarınızı ona göre yapın beyler…