Bunları iktidar derken, büyükler küçüklerine neler dediler? “Biz eskiden daha iyiydik. Küçükleri ve büyükleri sayardık, siz de öyle olun. Teyzenizi, dayınızı, büyükanne ve babalarınızı arayın, onların hatırlarını sorun. Yarın sizler de büyüyecek ve bir hatır sorulmayı bekleyeceksiniz.” , “Gece sokaklarda başına bir şey gelir, eve erken gel.” , “ Bak evladım biliyorsun, aldığımız ücret belli, paranı iyi harca, öyle markalı yerlerde iki kahveye yüksek paralar ödeyip elin Amerikalılarını zengin etme. Markalı ürünlere bu kadar dadanma. Dün aldığın o ayakkabıyı Endonezya üç kuruşa imal ederken, sen tonlarca para ödüyorsun.” Gibi bir sürü öğüt verici sözcükleri sıraladılar.
Ya o araçlar? Bir kişi, bir buçuk ton ağırlığındaki araçla işine gidip geldi. Trafiğin canına okudular. Ne hız yaptılar ne! Makas atıp insanların canına kastettiler. Onları ne benzinin pahalı olması ne de araçların masrafları trafiğe çıkmalarını engelledi. Hava atanlar da cabasıydı…
Siyasiler? Onları sormayın, mikrofonu ve kamerayı gördükleri yerde bülbül gibi şakıdılar! Bu halk, onların hakaret dolu sözlerini de dinlediler, yalanlarını da, olmayan vaatlerini de… Partiler değişti, liderler değişti ama o ağaçlardan inmeyen seçmenleri avuçları patlayıncaya kadar alkışladılar, partilerinin programları ile icraatlarını karşılaştırmadan ve bir avuç ağıza bal dokundurmalarında…
Okullar hem de yüksek yüksek olanları şimdilerde bomboş. Evlerine kapanan öğrencilere şimdilerde, eskiden YAYKUR dediğimiz ve okuyanları da ÇAYKUR diyerek alaya aldığımız TV’lerde kanal açarak uzaktan uzaktan eğitiyoruz, hem de ilahiler ve Menderes’in idam görüntüleriyle…
Corona! Corona!
Şarkısını bile yaptılar! Yakında beddualar da “Corona gibi ol inşallah!” gibi sözler duyarsak şaşırmayalım!
Adı da çok farklı geldi bize, KOR… ONA!
Bir çırpıda her şeyi halletti. O koca dünya üzerinde gezen insancıkları bir anda evlerine tıkadı. Ne servetine baktı ne de fakirliğine! Birçok insan farenin deliklerine kaçar gibi yuvalarına kaçtı. Kapılarını kilitleyip dünya ile ilişkilerini kesti evlerine doldurabildikleri erzaklarıyla… Fareler de öyle yapıyordu. Erzaklarını gecenin sessizliğinde alıp yuvalarına götürüyor ve eğer kurulan kapanlardan kurtulurlar ise daha sonra oradan besleniyorlardı. Ah be! İnsanların kapanı da virüsler oldu. Onlar da “Ah şu virüsten bir kurtulabilsek,” diye, Tanrılarına dua edip duruyorlar. Dindarlar bile dualarını bilim adamlarına yönlendirir oldular şu Corona günlerinde!
Ne güzel artık aileler bir araya geldi. Kenetlendiler. Belki odalarında ayrılar ama hiç olmazsa yüzlerini görür oldular. Evde farklı oyunlar akıllarına geldi. Ellerinden telefon düşmeyen gençliği, “Dağ, nehir, şehir” oyunlarında görmek ne güzel! Odalardan farklı farklı müzikleri dinlemek, film repliklerine kulak vermek harika! Araçlarda rahat etti. Balkondan baktığımızda sokaklarda boydan boya evlerin önlerinde. Çocuklarla neşelenen sokaklar hemen hemen boş. Hani nerde o zengin çocukları? O lüks araçlarını artık cavlatamıyorlar değil mi? Zenginlik denilince, aklıma Ağaoğlu geldi. Kapısında sıra sıra o lüks araçlarına ne olmuştur, dersiniz? Havuzları önünde poz verdiği sevgilileriyle yine bir araya geliyor mudur? Yoksa virüs korkusu onu da yalnızlaştırmış mıdır? Zenginin malı züğürdün çenesini yorarmış misali ne halt yerse yesin bize ne! Demeyelim de, “O paraları nasıl edindin?” diye yine de sormaya devam edelim o tiplere!
Yazarlar, Şairler, Felsefeciler, hatta Ressam gibi birçok sanatçı hem yazılarında hem sanatlarında insanlığa ne mesajlar verdiler? Savaşmayın, birbirinizi öldürmeyin. Sevin. Aşk güzeldir kıymetini bilin. Ahlaklı ve namuslu olun. Rüşvet almayın, zenginliğinizi bölüşün. Birbirinize yardım edin. Okuyun, araştırın, lükse ve israfa batanları uyarın. Akıllı ve iyi yöneticileri seçin. İnsan gibi hareket edin. Başka ülkelerin sınırlarına ve kaynaklarına göz dikmeyin. ” gibi daha birçok önemli sözleri söylediler.
İnsanoğlu uyguladı mı? Hayır! Uygulamadığı gibi seçtikleri yöneticilerden birçoğu onları hapse attılar!
Ama gözle görünmeyen ve adını Corona koydukları bir virüs, birçoğumuza bir çırpıda her şeyi öğretti. O kadar şey anlattı ki!
Tabi ki anlayana!
Ertuğrul ERDOĞAN
Otuzbirmartikibinyirmi