Notlarım arasına 2014 yılı için 21.08.2009 ve 10.08.2011 yıllarında 2014 yılı için bir ekonomik kriz “kehanetinde” bulunmuşum… Notlarıma bugün itibariyle de biraz yorum kattım… İlgilenenlere….
2014 yılındaki ekonomik krize hazırlıklı mısınız?
Buda nereden çıktı demeyin. Periyodik olarak 4-5 yılda bir krizimiz tutuyor da ondan..
Doksandan öncekileri unuttuk da;
– 1988-89 stagflasyon ve döviz krizi (Turgut Özal Başbakan, ANAP iktidarı)
– 1991 Irak I.Körfez Savaşı krizi (Yıldırım Akbulut Başbakan, ANAP iktidarı)
– 1994 döviz krizi (Tansu Çiller Başbakan, Doğruyol-SODEP koalisyonu Başbakanı
– 1998 Rusya’da Borç krizi bizde ihracatın motoru tekstil ve deri sektörü krizi (Mesut Yılmaz Başbakan, ANAP-DSP Koalisyonu)
– 2001 döviz çıpası krizi, (Bülent Ecevit Başbakan, DSP-MHP-ANAP Koalisyonu)
– 2006 KOBİ finans krizi (R.Tayyip Erdoğan Başbakan, AKP İktidarı),
– 2008 reel sektör krizi (R.Tayyip Erdoğan Başbakan, AKP İktidarı), 21.08.2009
…………..
– 2010 Dünya Finans sektör krizi. (R.Tayyip Erdoğan Başbakan, AKP İktidarı)
Gelir dağılımı düzelmez ve yaratılan katma değerden geniş kitleler adil pay alamazsa bilin bakalım 2014 de hangi krizi yaşayacağız?.. 10.08.2011
……………..
21.08.2009 tarihindeki “kehanetimi”, 10.08.2011 de revize etmişim. 2014 sonu ve şu tarih itibariyle (25.03.2015) Türkiye’de de bir ekonomik kriz yaşanmaktadır. USD, rekor üstüne rekor kırarken 2,64 TL’leri gördü. Buraya 1.70-1,80’lerden geldi. Yani eski ekonomik tabirle piyasa kendi kendine bir devalüasyon yaptı TL’sına; neredeyse % 50… Peki, bu krize ne ad vereceğiz?
– 2014 ABD ekonomisini düzlüğe çıkarma krizi…(Ahmet Davutoğlu Başbaka, AKP İktidarı)
Küreselleşmenin hızlandığı 2000 li yıllardan sonraki krizlerde, Türkiye, sadece kendi içyapısal ekonomik sorunların yanında, dünyadaki ekonomik gelişmelerden de etkileniyor. Çünkü küresel sermaye seyyal, öyle kanunlarla, gözdağı vermelerle, efelenmelerle zapturapt altına alınamıyor. Parasına kim daha fazla faiz verirse, kimin borsası daha fazla kazandırırsa, kimin ekonomisi kırılgan değilse alıp başını oralara gidiyor.
Bu kriz halk arasında henüz hissedilmiyor. Gerçi orta alt ve alt sınıfların gıda ve kira giderlerinde hissedilir bir artış oldu, ama önümüz yaz… Yaz aylarında da gıda fiyatlarında mevsimsel düşüş olmazsa fena…
Bu krizin geniş halk kesimlerinde hissedilmeme nedeni, 2001 krizinden sonra finans sektöründe gerçekleştirilen yapısal dönüşümden (mali bünyelerinin güçlendirilmesi ve BDDK tarafından denetim) ve Merkez Bankasına tanınan özerklikten sonra, TL’sının değerini korumak (enflasyonla mücadele) için iktidarların popülist etkilerinden arındırılması ile döviz kurlarında nispeten stabil bir dönemin yaşanmasıdır diyebiliriz. Bu kesimlerce borçlanma ve tasarruflar TL üzerinden yapıldığından, USD’nin fiili devalüasyonundan, şimdilik, aynı oranda ve şiddette etkilenmediler. 1994 ve 2001 krizlerinde ise tam tersi olmuştu…
Bu fiili devalüasyonun etkisini kıran, petrol fiyatlarının 116 USD’lerden 50-55 dolarlara düşmesi de bir neden olarak gösterilebilir. Ancak en büyük gelir kaynağı petrol ihracı olan Rusya’da da yaşanan rublenin değerinin hızla düşmesi, bu ülkeye ihracat yapan firmaları şimdiden etkilemiştir. Keza Avrupa ile çalışan firmalar EURO’nun dolar karşısında değer yitirmesi ile ya siparişleri iptal edilmiş veya kar minimizasyonuna gitmek zorunda kalıyorlar…
Satıp savurarak tatlı tatlı yemenin sonuna geliyoruz galiba… Göreceli de olsa hepimizin refahında bir artış oldu. Lakin, işsizliğin % 10’nun altına düşmemesi ve özelliklede genç işsizlerde bu oranın % 20 olması hayra alamet değil… Hem gençtir, hem okumuş… Ne yapacakları belli olmaz…
Bir sonraki kriz mi? Bu kriz bitsin bir de sonra yine bir “kehanette” bulunuruz…
25.03.2015