Google da Duygu Asena’nın vektörel çizilmiş resmini görünce, açıkçası mutlu oldum.
Biz onu “Kadının Adı Yoktur” “Aslında Aşk da Yok” adlı kitaplarıyla da tanımıştık.
“Feminist” sözcüğünü ilk kullanan ve Feminizm akımını yurdumuzda ilk duyuran kadın gazeteci yazar Duygu Asena olmuştur.
Gerçek şu ki bu akım, sadece kadınları değil erkekleri de ilgilendiren,
Erkek düşmanlığı düşüncesinin aksine cinsiyet eşitsizliğini gündeme getirilmesi için başlatılmış, sosyal bir projedir.
Haydi sizinle Feminist sözcüğüne dokunalım biraz. Ve Feminal eylemlerin nedenlerine…Ne dersiniz?
“Femina” sözcüğü Lâtince kökenli olup, ” kadın” anlamında kullanılır.
“Feminizm” kavramı ise eşitsizliğin, kadın erkek arasındaki farklılıkların yok edilmesini savunur.
Dünyada feminal eylemler, kadının toplum içerisindeki yerinin eşit bir biçimde iyileştirilmesi için gerçekleştirilmiştir.
Feminizm, kadın özgürlüğüne dayanır. Ve ilk kez, 1800′ lü yıllarda sosyal filozof, Charles Fourier tarafından ortaya atılmıştır. Aydınlanma tarihine kadar sürdürülmüş olup, feminizmin asıl sorununun;
“Ataerkil erkeklerin olmadığı,” asıl amacının, “düzene karşı duruş olup, erkeklerin de eşitlik ve adalet hakkı olduğunu,” savunmaktır.
Çünkü feminizm hakkı, eşit ve sosyal bir dünyayı savunur.
Ve son olarak feminist akımın asıl başarısını da yazıp bir fıkrayla nokta koyalım:
…Fadime feminist olmaya karar vermiş. Feminizm konulu tüm kongrelere, seminerlere katılarak kendini her geçen gün daha da geliştirmiş. Ülkede o kadar tanınır hale gelmiş ki, Almanya’da düzenlenen uluslararası feministler sempozyumuna konuşmacı olarak davet edilmiş.
Konuşmasını yaptıktan sonra öğlen arası yemek yerken yanına gelen Alman ve Fransız feministler ile birlikte sohbet etmeye başlamış.
Sohbetin ilerlemesiyle, iş gövde gösterisine dönüşmüş.
Fransız feminist kadın, kendisinin çok büyük bir holdingde üst düzey bir yönetici olduğunu belirttikten sonra ev işleriyle artık ilgilenmediğini, bu işleri kocasından rica ettiğini, kocasının ise birinci gün çok ilgilenmediğini, ikinci gün yine ilgilenmediğini, fakat üçüncü günün sonunda dayanamayarak ev işlerini yapmaya başladığını anlatmış. O günden beridir de tüm ev işlerini kocasının yaptığını anlatmış.
Bunun üzerine Alman feminist, kendisinin Alman Ticaret Odasının başkan yardımcısı olduğunu, artık alışverişle uğraşmak istemediğini söylemiş. Kocasından ilk gün bir şey görmediğini, ikinci gün de bir şey görmediğini fakat üçüncü gün itibariyle Fransız feministin kocası gibi ilgilenmeye başladığını anlatmış. Tabi anlatırken bir yandan da yanındakilere büyüklük taslar gibi havalara girmeyi de ihmal etmemişler.
Sıranın kendisine geldiğini anlayan Fadime,
“Bu saydığınız işlerin tamamını kendimi bildim bileli ben yaparım. Bir gün kocama, temizlik işlerini artık yapmak istemediğimi söyledim.
Birinci gün hiçbir şey göremedim. İkinci gün de hiçbir şey göremedim.
Fakat üçüncü gün itibariyle artık yavaş yavaş görmeye başlamıştım.” demiş… ?
…
İşte görmekle bakmanın bir farkındalığının güzel bir örneği..!
Feminizm akımı, ilk ortaya çıktığından beri, başta kadın erkek eşitliğine, aydınlanmaya, sınıf mücadelesine, kölelik, insan hakları, ırkçılık, ve benzeri mücadeleye katkı sağlamıştır.
Hangi sağlıklı bir insan, diğer yarısını reddedebilir veya yok sayabilir?
Feminist savunucu duruşun, erkeklerden nefret etmek, onlarsız yanlız yaşamak gibi bir amacı yoktur!
Bu net olarak, fıkradaki Fadime gibi biline…
Daima sevgiyle kalın.
Emine Pişiren/ Kocaeli