Gazetemiz yazarlarından Mürsel Adıgüzel Hocamızla yapılan bir röportajı okurlarımızla da paylaşmak istedim. Şiir insanı demek gönül insanı olmayı gerektirir. Bu tür insanların eserlerinin paylaşılması bir kültür hizmetidir benim için.
(Haber Kaynağı Serhat Kültür Dergisi) / Cafer Akyol:
Dergimizin yazarlarından Sayın Mürsel Adıgüzel ile yapmış olduğum söyleşiyi, siz okurlarımızla paylaşmak istedim. Yayın ekibi olarak Sayın Mürsel Adıgüzel’in misafiri olduk. Kendisiyle yapmış olduğumuz söyleşide, biz sorduk Sayın Adıgüzel cevapladı. Bu söyleşiyi sizlerle paylaşmaktan gurur duymaktayız.
-Sayın Adıgüzel, altı yıldır dergimizin yazarlarındansınız. Bizleri hiçbir zaman, yazdıklarınızdan mahrum etmediniz. Bu yönüyle, vermiş olduğunuz desteğe teşekkür etmeye geldik. Okuyucularımızın tam anlamıyla sizi öğrenmesi için, Sayın Mürsel Adıgüzel kimdir?
-Öncelikle “Serhat Kültür Dergisi” haber ekibi olarak, benimle söyleyişi ye gelmenizden onur duyduğumu belirtmek isterim. Serhat Kültür Dergisi ailesine ve okuyucularına sevgi ve saygılarımı sunarak şunu söylemek isterim. 1946 da Kars’a bağlı, Arpaçay İlçesinin Koçköyü beldesinde doğmuşum. İlkokulu köyümde, ortaöğrenimi Kazım Karabekir İlköğretim Okulunda Okudum. 1967 yılında öğretmen oldum. Çeşitli il ve ilçe köylerinde 29 yıl çalıştım. 1995 yılında emekliye ayrıldım. Mesleğim süresince çeşitli konularda makaleler ve şiirler yazdım. Dört şiir kitabım bulunmaktadır. Halen kendi işimde çalışıyorum. Ayriyeten 10. dönem İstanbul İl Genel Meclisi Üyesi olarak, görevimi sürdürmekteyim.
– Sayın Adıgüzel, okuyucuların bilmesi ve öğrenmesi açısından sormak istiyorum. Öğrencilik ve öğretmenlik yıllarında vermiş olduğunuz hizmet ve yapmış olduğunuz çalışmalardan, biraz söz eder misiniz?
-Öğrencilik yıllarımda çok iyi bir öğretmen olmayı hedefledim. O nedenle, okulun öğrenci derneğinde görev aldım. Bu seçkin grup içinde, okumayı ve insan ilişkilerini sağlıklı bir biçimde kurmayı öğrendim. Hayallerimdeki hedefim, zengin bir kütüphane kurmak ve her türlü kültürel etkinlik içinde yer almaktı. Bu hedefe ulaşmak içinde 1967’den, 12 Eylül 1980’e kadar, her ay on kitap aldım ve okudum. Bu tarihe kadar üç bin kitaplı bir kütüphanem oluştu. Yaptığım hesaba göre, emekli olduğumda on binin üstünde bir kütüphanem olacaktı. 14 Eylül 1980’de bir pazar günü her şey bir anda değişti. O gün ne kadar kitabım varsa, hepsini alıp götürdüler. Bir daha da geriye alamadım. Kitap sahibi olmanın bedelini çok ağır ödedim. 1988 yılına kadar kitap alıp okuyamadım. Bu durum benim hayallerimi suya düşürdü. O tarihten sonra, yeniden kültür hayatının içinde yer alma adına, çeşitli kitaplar alıp okumaya başladım. Geçen sekiz yıllık boşluğu kapatmaya çalıştım.
Edindiğim kitapların sayısı iki bin kadar oldu. Ne var ki geçmişte yaşadığım o acının etkisi bir an bile içimden söküp atamıyorum. Bu durum içimde bir sızı olarak kaldı. Bildiğim tek bir gerçek var, çağın gelişmişliğine ışık olan kitapları yakmakla, özgür düşünceyi ve demokrasiyi yaktılar. Çağdaş ve Atatürkçü düşüncenin kök salmasından korktuklarından, bu yolu seçtiler. Bu davranış biçimiyle, ülkemizin sosyal ve ekonomik gelişmesine engel oldular. Bilmem ki bu fiili işleyenler, yaptıkları olumsuzluğun farkındalar mı? Bilmiyorlarsa, geldiğimiz sonuca bakıp düşünmelerinde fayda vardır, diyorum. Hayalimde canlandırdığım iyi bir yazar olmaktı. O hayalimin ilk romanını yazmaya başladım. Romanım yayına girinceye kadar, yaşananları şiirlerimden okuyup paylaşırsanız çok memnuniyet duyarım.
– Sayın Adıgüzel, çok derinlere dalıp gittiniz. Bizi de fazlasıyla duygulandırdınız. Keşke günümüzde sizin gibi değerlerin, anlamlı düşüncesinden istifade edinilmiş olunsa. Ne yazık ki, böyle bir gayret göremiyorum. Şimdi söz yerine gelmişken, roman yazarlığından ve şairlerinizden bahsettiniz. “Serhat Kültür Dergisi” okurlarına ve genel okuyucularımıza, şair ve şiirle ilgili neler söylemek istersiniz?
-Öncelikle böyle bir soru sorduğunuz için çok teşekkür ederim. Benim şahsi düşüncem odur ki, şair dilsizleşen toplumun dili, sözsüzleşenlerin de sözcüsüdür. Dünyada yazdıkları şiirlerden dolayı, birçok şair zindanlarda ölüme mahkûm edilmiş, kimileri taşlanarak, kimileri de yakılarak yaşamlarına son verilmiştir. Bakın, o şairlerin yazdıkları şiirler, çağlar boyu dilde destan olup, bizlere ulaşmıştır. Ben şairi tarif ederken, yaşadığı ülkenin geçmişini ve geleceğini düşünendir, diyorum. Şair yazdığı şiirlerin kalıcı olmasını ve çabuk tükenmemesini bilen olmalıdır. Yazdıkları şiirlerin yayınlanıncaya kadar kendisinin, yayınlandıktan sonra, okuyanların olacağını düşünmelidir. Şair, şiirini yazmaya başlamadan önce, kendi kahramanıyla bütünleşmelidir. Her mısrada ve her kıtada, söylemek istediği düşünceyi arı bir dilde yazmalıdır. Şiir dokusunu oluşturan sözlerle şiirlerini yazmalıdır, diyorum. Şair denilince, yazdıklarıyla edebiyatta, sanatta ve kültürde yerini alan akla gelir. Bu bir ölçüttür. Bu ölçünün dışında olanların ne şairliği, nede yazdıkları hiç bir anlam ifade edeceğini zannetmiyorum. Şiir adına, bir takım yazdıklarını şiirdir diye, iddia içinde olan kim olursa olsun, onu hiçbir zaman haklı çıkarmaz. O zaman durup düşünmek zorundayız, şair hem edebiyatımızı, hem de edebi düşünce içinde neyi nasıl yazmasını bilen olmalıdır, diyorum. İşte o zaman yazılanlar çabuk tükenip gitmez. Kalıcı eserler, toplumun ışığı olarak yanıp durur. Benim âcizane düşüncem, budur.
Bana gelince, ben şairim diye kesin bir iddia sahibi değilim. Buna okuyucularım ve şiir eleştirmenlerim karar verecektir. Yalnızca geçmişten günümüze bakarak, kültür değerlerimizin özüne hitap edecek nitelikte olması gereken şiirleri yazmaya çalıştığımı söyleye bilirim. Ne yazık ki günümüzde bir kısım müzik adamlarımız, kültür değerlerimizi dile getiren şiirler yerine, söz yazarlığı yapanların yazdıklarından istifade etmektedirler. Onlarda “ Dam üstünde saksağan, vur beline kazmayı.” gibi sözleri, eser yapmaya çalışmaktadırlar. Şahsen bilmiyorum, bu işi bilerek mi, yoksa bilmeyerek mi yapıyorlar? Bu davranış biçimiyle, insanlarımıza haksızlık yapılıyor kanısındayım. Ne hazin bir durum ki, kültürümüzü unutturan bir devri yaşadığımızı görüyorum. Doğrusunu isterseniz bu durum beni çok üzmektedir.
– Sayın Adıgüzel, sizin siyasetçilik yönünüz de var. Birazda bu yönünüzden bahseder misiniz?
-Teşekkür ederim, ben siyasetin neresinde olduğumu belirtmem gerekirse, bu işin ucu, ta öğrencilik yıllarıma dayanır. O yıllarda öğrenci kabinesi adı altında, her yıl öğrenci örgütü seçimi yapılırdı. Bende katıldığım seçimlerde, üç yıl üst üste seçildim ve görev yaptım. Bu nedenle çok şeyler öğrendim. Öğretmenlik yıllarımda da, mesleki örgütlenmede görev aldım. İşin özü, bir insanda toplumsal alt yapı oluştuğunda, artık onu toplumdan koparamazsın. Bende de bu davranış biçimi bu şekilde gelişti. Emekli olduktan sonra da siyasete girdim. Siyasi parti yöneticiliği yaptım. Sonucunda adaylık sürecinde aday oldum. Ve nihayetinde, İstanbul İl Genel Meclisi Üyeliğine seçilmiş bulundum. Yaklaşan seçime kadar, görevimin başındayım. Yaşadığım şehir, koskoca İstanbul. Bu şehre hizmet etmekten gurur duyuyorum.
– Sayın Adıgüzel gördüğümüz kadarıyla, başarılarınıza başarılar eklemektesiniz. Bir anda dört şiir kitabı yayınlıyor ve Sayın Valimize basın huzurunda imzalayıp takdim ediyorsunuz. Sonuç olarak, ulusal basın ve medyada yer aldınız. Hatta Sayın Valimizin, hocamın kitaplarını çekin (görüntüleyin= demesi, sizde nasıl bir duygu yaşattı? Bu konuda neler söylemek istersiniz?
-Öncelikle bu soruyu sorduğunuz için “Serhat Kültür Dergisi” haber ekibinize ve size çok teşekkür ediyorum. Birincisi seçilen bir “İl Genel Meclisi Üyesi” olarak, şunu bilmenizi istiyorum. Başta Sayın Valim Muammer Güler olmak üzere, İl Genel Meclisimizin Başkanı Sayın Hasan Büyükdede, Sayın Grup Başkan Vekilleri, Feyzullah Şahbaz ve Sayın Necla Türkoğlu, Sayın Meclis Üyeleri, Sayın Genel Sekreter Sabri Kaya ve İl Özel İdaresi’nde görev yapan tüm çalışanlarla birlikte, hepimizin bir aile olduğunu bilmelisiniz. Bu açıdan bakarsanız, Sayın Valim Muammer Güler’le aynı karede olmak, bana onur ve gurur verdi. Kitabımı basına tanıtması da beni çok mutlu etti. Böyle bir anı yaşadığım için de mutlu olduğumu söylemek istiyorum.
– Sayın Mürsel Adıgüzel, izin verirseniz bizler de “Serhat Kültür Dergisi” haber ekibi olarak, bu anlamlı röportaj için şahsınıza teşekkür ediyor ve saygılarımızı sunuyoruz.
-Mürsel Adgüzel olarak, sizlerle birlikte “Serhat Kültür Dergisi” yazarlarına ve okuyucularına sağlıklı günler diliyor ve kalemimin mürekkebi kuruyuncaya kadar yazacağımı iletmek istiyorum. Sevgiler saygılar sunuyorum.
Bu röportaj Serhat Kültür Dergisi’nde yayınlanmıştır. köşe yazarlarımızdan Mürsel Adıgüzel’in daha yakından tanınması açısından yazı konusu yapılmıştır.
Saygılarımla…