Ülke sanki yol geçen hanı… Ne girenin kaydı net, ne çıkanın!.. Hangi ülkeden kaç kişi var ülkede? Suriyeli sayısı 3.5 milyon mu 6 milyon mu? Göçmen mi, sığınmacı mı, mülteci mi, kaçak mı, savaş kaçkını mı, beslemeye aldığımız misafirlerimiz mi?
Ülke değil, sanki orman… Yasaları da adıyla müsemma. (Adına ve karakterine uygun) Orman yasaları. En geçerlisi, “Ben yaptım oldu” yasası.
Devlet düzeni sanki “Keyfiyet” üzerine kurulmuş. Yapanın yaptığı yanına kâr. Yapan sorumsuz… Söyleyen pervasız.
İsteniyor ki sen de köşende pus, otur.
*
Falan bakan ne demiş? Gel de sus!… Aklın ve iraden yerindeyse!.
Filan siyasetçi ne yapmış? Gel de görme!… Vicdanın elverirse!…
Durumdan görev çıkarma nedir bilir misiniz?
Gördüğünüz, duyduğunuz, okuduğunuz bir durum dürtükler durursa sizi, başınıza belayı aldınız demektir. “Durumdan görev çıkarma” illetine tutuldunuz demektir.
Der “Hadi müdahil ol!”
Sizleri bilmem ama, bende var öyle bir dürtü. Hem de tutku derecesinde.
Bir bakan konuşur: Al işte; bir görev çıktı bana. Hadi cevap ver!…
Bir eski siyasi yumurtladı: Hadi laf yetiştir.
Durumdan çıkan görev işte bu… Sevimsiz, çenesi düşük ihtiyarlara döndüm.
Ben bıktım kendime yüklediğim böylesi angarya görevlerden ama onlar bıkmadı her gün yeni herzelerden!.
Şaşıp kalıyorum, nasıl olmuş da koskoca bir Cumhuriyeti nasıl teslim edilmiş böylesi şaklabanlara?
Oraya buraya laf yetiştirenlere toplumda çok iyi gözle bakılmadığını biliyorum. Biliyorum da dürtü var ya o dürtü… İyiye, güzele, doğruya, dürüstlüğe ulaşma dürtüsü!.. Göze aldırıyor sevimsizliği.. Diyor ki; “Henüz aklın Aklım başında… Düşünebiliyorsun da!. İzanın da yerinde. İyiyi kötüden ayırt da edebiliyor o izan. Vicdanın ses de verip, tartabiliyor… Var sevimsiz ol bazılarının gözünde!… Durumdan “görev çıkarma” işlevini sürdür sen!”
*
Toplumda her gün bir önceki gündemi unutturacak yeni herzeler yeniyorken, zekamızla alay ediliyorken, söylemler ve eylemlerle fiilen tüy üstüne yeni tüyler dikiliyorken, hadi sen ol da durumdan vazife çıkarma!… Uyma o iç sesinden gelen dürtüye!..
Öyle bir organizasyon ile karşı karşıyayız ki; dünyada yok eşi menendi… Adıyla da; sıfatıyla, da, işlemiyle ve eylemiyle de tek bu organizasyonun kurduğu sistem.
Başkanlık mı?… Değil!…
Parlamenter sistem? Hiç değil,
Yarı başkanlık? Değil!… Dğil!…
Krallık… Sultanlık… Veya benzeri bi-şey…?
O l u r m u ?… Cumhuriyet yürürlükte!…
Kim demiş; şu dünyada tek icadımız yok!.“Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi” ni uzaydan mı ithal ettik? Sevr’den mi kaldı?… Hayır; biz ürettik biz!…
Sonsuza yakın yetkili… Sonsuza yakın sorumsuz…
Elbirliği etmesek de mühürlü-mühürsüz demedik, bulduk %51’i kurduk sistemi…
Veee… Peşi sıra geldi “Dünyayı Kıskandıran” organizasyon!…
“Teknokraklar Hükümeti” oluyor da “Tüccar İşadamları Hükümeti” niçin olmasın?.
*
“Devleti Anonim Şirket” gibi yönetme zihniyetinden başkası da beceremezdi zaten bunu.
15 Mart 2015 tarihinde; “Bir anonim şirket nasıl yönetiliyorsa, Türkiye de öyle yönetilmelidir. Yoksa bileklerine bağlıyorlar prangayı, yürü yürüyebilirsen… Bu ülke bu şekilde sıçramaz” dememiş miydi?.
Arınç’ın Ağustos 2019 tarihli son beyanı da A.Ş aşamasının tamamlandığını tescil etmiyor mu?
Ne demişti Bay Arınç; yeni parti kurma hazırlığında olan eski arkadaşlarına…:
“Yeni parti kurma çalışmalarını uygun bulmuyorum. Şayet, aklınızdan geçen bir makam, bir mevki varsa; Genel başkanımız size de uygun makamlar bulur.(Ayarlar)”
Demek ki; “DEVLET”, A.Ş olma aşamalarını tamamlamış ki, Cumhurbaşkanı A.Ş’nin Genel Müdürü sıfatıyla kişilere uygun makamlar ayarlayabilecek konumda. (Makam dediğin zaten ne ki iki dudak arasından dökülecek üç satırlık yazı: KHK. (Yasa’dan fazlası var eksiği yok)
*.
Bunların hiçbirini tasvip etmiyorsa gel de durumdan vazife çıkarıp isyana durma!…
Bir gün birisiyle, ertesi günü bir diğeriyle… Kafa yor!… Laf yetiştir?… Cevap yaz!…
“Başka işim mi yok benim be yahu!..” dediğim günler yok değil.
Artık adam gibi bir ülkede, adam gibi “Demokratik, laik, sosyal bir hukuk devletinde” insan gibi yaşamak istiyorum.
Sahtekarlığın, yalanın, aldatmanın, hilenin, soygunun ve talanın ağır suç sayıldığı, demokrat ve özgürlükçü anayasal hukuk düzeninin hakim kılındığı ülke hepimizin hakkı değil mi?
İstiyorum ki; oy vermemiş olsam bile, hükümet benim hükümetim olsun, Cumhurbaşkanım beni de kucaklasın… Hukuk benim de hakkımı arasın… Bana ayrıcalık tanımasın… 82 milyonun tamamına aynı gözle baksın!…
*
Ne yazık ki… Ve görünen o ki; vazgeçmeyecek Türkiye üzerinde oyunlar oynamaktan.
Ben de vazgeçmeyeceğim durumdan vazife çıkarmaktan…
S.Soylu’dan Z. Selçuk’a, B. Pakdemirliden, Varank’a, Damat Albayrak’a…. Ve diğer eski yeni bilcümle “Laf” ehline … O makamlarda var olup, “üretmeye(!) devam ettikçe bitecek gibi görünmüyor benim de durumdan türeme görevlerim…
Haftaya kalmadan bu minval üzere görüşelim…