Psikolojide Freud’un ‘ego’ diye ifade ettiği ve farklı değerlendirme, tarif ve isimlendirmelerin yapıldığı ‘benlik’, genel anlamda kişinin kendi varlık bilincinde olması, bir diğerine göre kendini fark etmesi olarak ifade edilebilir.
Burada toplumu kişileştirerek her toplumun bir benliği, egosu olduğunu ifade ediyoruz. Kişileşen bu toplumun varlığı onun tarihsel ve kültürel birikimidir. Tarihi ve kültürel bu birikimler toplumu nevi şahsına münhasır kılmış ve adeta bir fert gibi diğer toplumlara göre onu bireyleştirmiştir.
‘Toplum benliği’ diye isimlendirdiğimiz toplumun bu kişileşmiş yönüne psikolojide açık ve net vurgu yapılmamıştır. Herbert Mead, “Self” (Benlik), “I” (Kişisel Ben) ve “Me” (Sosyal Ben)” kavramlarla toplum benliğine işaret etmiş; ancak O’nun ‘sosyal benlik’ veya ‘toplumsal benlik’ diye ifade ettiği ferdin benliğinin toplumdan etkilenmesidir. Mead, bunu şöyle ifade eder: “Bireylerin çevreleriyle kurdukları ilişkiler “Benlik” lerini oluşturur ve biçimlendirir. “Sosyal Ben”in kurucu öğesi “Genelleştirilmiş Öteki”(Generalized Other) kavramıdır. Bu kavram, bireyin önem verdiği “ötekileri” kapsamaktadır. Bu ötekiler içine dahil olunan gruplardır, yani genel anlamıyla toplumdur. Birey, Genelleştirilmiş Ötekiler (G.Ö) sayesinde yaptığı davranışın farkına varır ve buradan gelen geri bildirimleri içselleştirir.”(https://dimay.wordpress.com/2009/10/31/herbert-mead-modernlesme-ve-modernlesme-modelleri-kuresellesme-ulus-devlet/)
Diğer toplumlarda olduğu gibi Türk toplumu tarihsel başlangıcından günümüze nevi şahsına münhasır bir kişiliktir. İslam oluştan itibaren benlik kaynağı İslam dininden beslenmiştir. Elbette ki diğer toplumlarda toplum benliğinin oluşmasında din ve dini değerler etken ve önemlidir. Toplumu bir şahıs olarak düşündüğümüzde çocuğun kişisel benliğinin oluşmasında aile ve diğer etkenler nasıl faal olup onu bireyselleştiriyorsa toplumların kişisel benliklerini de yaşadıkları(geçmişleri-tarihleri) ve oluşturdukları maddi manevi değerler (kültürleri) yön verir ve belirler. Özellikle maddi manevi değerler birikiminin oluşmasında toplumun benimsediği dini ve dini değerleri çok önemli etken rol oynamıştır.
Selçuklu ve özellikle Osmanlı toplumu İslam dini veri tabanlı toplumlardı. Benzetme olarak ifade edersek adeta toplumun enerji kaynağı İslam dini idi. Aynı şekilde Batı toplumlarında ise bu enerji kaynağı Hıristiyanlıktı. Kişileştirdiğimizde Osmanlı toplumu günümüz ifadesiyle İslam dinini özümsemiş onun gereklerini hassasiyetle yerine getirmeye çalışan bir dindar fertti. Aynı kişileştirme Batı toplumları için Hıristiyanlığı yaşayan bir fertti.
Selçuklu ve özellikle Osmanlı toplumu, Batı’ya karşı doğru dine sahip, doğru, dürüst, güçlü ve etken bir fertti. Yanlış dine sahip ‘Batı toplum fertleri’ ise güçlü, yüksek özgüvenli ‘Osmanlı toplum ferdine’ göre başlangıçta etkenlik ve üstünlük sağlayamıyordu.
Batı toplumlarında, Selçuklu öncesi, Selçuklu ve Osmanlı toplumlarından etkileşim kaynaklı çalışmalar, önce rönesans ve reform hareketlerini devamında sanayileşmeyi ve bunun sonucu olarak teknolojik faaliyet ve ürünleri sonuç vermiştir.
‘Osmanlı toplum ferdi’, mahallesinde yüksek özgüvenli, etken ve üstün kişilikken küçümsediği ve tepeden baktığı aşağı mahallenin ‘Batı toplum ferdi’ artık ona yavaş yavaş kafa tutmaya başlayacaktı. Yüksek özgüven, güçlenen ‘Batı toplum……..