Sukun ve hüznün barınağı oluyorken kalbin,
Elemlerini yatıştırmaya geldim…
Nedir sizce gelen? / Kapı aralığından içeriye süzülen,
ölgün ufuklardan sızan zulmetmiydi? Yoksa; Gurbette yorulan hasret cümlecikleri mi? ‘Dili yok kalbimin ondan ne kadar bizarım’ diyen Akif gibi, söylenmedik sözlerin hasreti kaldı dudağımda. Öylebir hasret ki, efsunlanmış duygular ardında kalan kalbimin tatlı intizarları…
‘Dil; Yaşamın ve ölümün gücüne sahip’ diyen Solomon’ u düşünüyorum da, her iletişimsizliğimizin açtığı yaradan sonra böyle bir sözü düşünmek acı veriyor doğrusu bana… Yağmurlara ve bulutlara şarkı söylenmeyeceğini bildiğim kadar, yaşamın da ‘ dil ’ den dolayısıyla ‘söz’ lerden ibaret olduğunu da bilirim- hatta ölümün bile..
Çoğu zaman sözlerle ifade etmeye çalışırız duygularımızı , düşüncelerimizi. Aklımızda kalanları hatta ve hatta gönlümüzde kalanları sözlerle açığa çıkarmaya çalışırız. Çoğu zamanda yeterli görünür bu. Heyhat! Yeterli olmadığı bazı zamanlarda ‘ söz ’ lerin anlatamadıklarında ‘göz’ ler girer devreye… Gayri ikisini ayrı düşünemez oldum.. İkisininde doğup büyüdüğü diyar beynimiz, iken varılacak menzili yüreğimiz… Birbirleriyle ne çok yoldaş olup hemdem eyliyorlar öyledeğil mi? Lisan hal ile anlatılamayabilir ifade edilemeyebilir birçok şey.. İşte tam o anda ; Yağmur sonrası beliren gökkuşağı misalı ‘ gözler’ girerler devreye. Anlatır anlatılamayanları, tanımlar tanımsız olan tüm nesneleri, cisim ve varlıkları..
Antik zamanlarda bir bilge; ‘Yumuşak bir yanıt öfkeyi uzaklaştırır’.. Nacizane birkaç kelime ekliyor ve diyorumki ‘ yumuşak bir bakış nefreti uzaklaştırır, huzuru yakınlaştırır. Kaygılı bir yürek insanı bunaltır lakin sevecen bir söz onu neşelendirir. Öyle değil mi?
Sözüm ki tek sana geçmez
Celladımsın ey zaman…
Sözler ile gözlerin gücünü yetiremediğiyegane kavramdır zaman. Gözü yummak ile gece olmayacağı gibi gözler ile sözlerin içinde barınamadığı bir zaman dilimini tasavvur etmek zor gelir bana. Hür olmak içi önemsiz olmak gerekir derler yinede olabildiğince özgürdür zaman ve yinede olabildiğince önemlidir sözler ve gözler…Hani derya yazarın biri ‘ gönlü birbirinden uzak ulanlar hatır sorarlarmış’ diye…Nede doğru söylemiş. Kalemine, yüreğine sağlık. Doğruya gönlü birbirine yakın olanlar sadece bakarlarmış. Aynı dili konuşurlarmış çünki. İşte bir bu anda ayrılırmış sözler ile gözler…Gözler girermiş devreye yalnızca gözler… Mahzun bir sukuta bürünürmüş kelimeler. Unutulmuş rüya iklimlerinde terkedilmişliği oynarlarmış kendilerince..
Mimar Sinan yapmışda gitmiş, Ali Kuşçu çözmüşde gitmiş ve Yunus Emrem söylemişde gitmiş. Buyüzden belkide sevgilerin söze ulaşması ile dualar oluşmuş.
‘Ölecekmiyim tamda söylecek çağımda,
Söylenmedik cümlenin hasreti dudağımda’ diyen şaire nederece hak veriyor isem o derecede kızıyorum. Nasıl söylediğinin değil ne söylediğinin önemli olduğunu daha nasıl anlatmalıki ona? İlk söylenecek sözü mü bulamadı acep ? Verilecek tekbir cevap var ona; ‘Ayaklar yerden ağırdır, Damlalar selden ağırdır,
Suküt Yelden….’ Yanlış sözler sarfetmekten , anlaşılamayıp ıssız adalara terk etmektense harfleri gözlerimize doğru derin bir yolculuğa çıkarmayı denemeliyiz…Korkarım susmaktan, korkarım susanlardan. Çünki ‘ Konuş ki seni görebileyim’ diye haykırır bir ses yüreğimin, zihnimin derinliklerinden…..