SİYASET VADİSİNİN YAMAÇLARI YEŞERTİLMEDİKÇE, SİYASET GÖKTEN BOŞALAN RAHMETİ BEREKETE ÇEVİREMEZ. Zihinlerde fikir kaymaları, heyelanlar devam eder gider.
Düşmanlıklar, kan davaları, kindarlıklar bitmez. Siyaset bereketsiz çölleşmiş zihinlerde Yapılırsa ancak çöllerde yaşayabilen çöl canlılarını, kaktüsleri, yılan çıyanları artırır. Siyaset sadece rakibini yarışta her türlü hile hurda, tuzak, şantaj, rüşvet, kara para, istismar,korkutma, aldatma, vs. yollar kullanarak yapılan bir iş izlenimi vermek ya da öyle zannetmek değildir. Halkı siyasetten nefret ettirip 4 yılda bir önüne konan seçim sandığına istemeye istemeye tanımadığı ve parti genel başkanlarının seçimiyle aday yapılmış kişilere oy vermek demokrasi ve halk yönetimi değildir.
Bir siyaset ahlakı mutlaka olmalı ve uygulanmalıdır. Gıybet nasıl ki, ölü kardeşinin etini yemek gibiyse ve gıybet edenin oruç tutmasının bir sevabı olmuyor ve kişi aç kaldığıyla kendisini aldatıyorsa, siyasette de siyasi et kemiricilerin ahlakı kabul edilir bir ahlak değildir.
Siyasi rantçılık siyaset değil hırsızlıktır. Siyasette usta çırak ilişkisi yoktur. Ustanın elini öpen sadık ve çalışkan çıraklar geçer akçe değildir. Ustasına isyan eden, ekmek yediği kapıya pisleyen ve en sonunda ustasının dükkanının karşısına dükkan açıp müşteri ayartan, ustasının gıybetini yapan çıraklar günümüzün modasıdır. Siyaset tarihimiz usta çırak kapışmalarıyla doludur. Usta olmadan dükkan açan çırakların en iyi yaptığı iş müşterilerine yaptıkları yanlışlar dolayısıyla ustalarına bol bol küfür yedirmektir. Partilerin içlerinde hizipçilik ve iç kavgalar parti bünyesindeki kanserli tümörler gibidir. Her grup bir holdingin ya da bir zümrenin kuklası, silahşoru olmuş halkı demokrasi masallarıyla uyutmaktadırlar. Ülkemizdeki parti mücadelelerinin zemininde demokrasi uygulama geliştiriciliği değil holding Pazar ihale kavgaları, etnik unsur kavgaları, bürokratik makam ve rant kavgaları, saltanat kavgalarının olduğu bir gerçektir.
Bir kişinin idealleri olsa, bilgi ve deneyimleri olsa, ahlaken de güçlü olsa ve siyasete girse yükselebilir mi ? Ülkemizde partiler de yetenekli kişiler yükselemez değil mi ? Parti üst yönetimleri öyle sınırlar setler koymuştur ki, bir delege parti genel başkanlığına aday bile olamaz. Bilmem kaç delegenin imzasını toplaması gerekir. O bilmem kaç delege de birilerinin adamıdır. O birilerine çıkıp ağam paşam demeden seni yükseltmezler. Birilerinin çıkarlarını korumak ve kollamak için gösterilere katılmak, pankart açmak, polisten jop dayak ve gaz yemekle genç yaşlarda başlıyor bu kölelik yolculuğu. Boş ideolojik kavgalarla gençliği kontrol altında tutup istediği yöne yönlendirmek üsttekilerin işidir. O üsttekilerde bir üsttekilerin emirlerini dinler. Bu iş böyledir.
HALKA HİZMET HAKKA HİZMETTİR sözü sadece siyasetin bir sloganıdır. Üsttekilere hizmet esastır. Hakka hizmet ettiğinin idrakinde olarak halka hizmet edenlerdeki özellikler bu siyasetçilerde yoktur. Kölesiyle aynı deveyi sırayla paylaşarak binenler, kendi özel işlerinde kendi parasıyla aldığı mumu yakanlar, gece herkes uyurken şehrin sokaklarını dolaşıp fakir fukarayı kollayıp gözetenler, komşusuna bir tabak yemek yedirmeden tok uyumayanlar, şehrini surlarla değil adaletle koru diyenler, kul hakkının değerini bilip haksızlık yapmaktan tir tir titreyenler iyi örnektir bence. Halkın sırtına türlü hile hurdayla bir şekilde binip bir ömür saltanat sürenler demokrasinin çok lafını yapar ama yaşamazlar.
28 Şubat 2012 Salı
UĞUR ÖZALTIN