Sayın Kılıçdaroğlu;
Öylesine yoğun değişiyor ki gündem, gün günü unuttururken, sanki inadına, daha bir sessizliğe gömülüyor muhalefet!…
CHP bu değildir ve olamaz!… Olmamalı!. Kendi seçmenini kahretmek üzerine bir siyaset kurguluyor olamaz CHP!…
Bir taraftan atı kendilerinin, ülkeyi de sahipsiz arenaları görenlerin, Cumhuriyet’in, ülkenin, halkın, demokrasinin, hukukun, hazinenin kısaca devleti devlet yapan kurumların tepesinde histeri krizleri ile tepinirken muhalefet, bunca sessislik ve basiretsizlik içinde neyi bekler ki daha!?…
Son sözümü baştan etmek durumunda bırakmayın… Bir iş ya yapılır; ya da yapılamıyorsa çekilir gidilir ve denilir ki; “başınızın çaresine bakın!”
Boşuna denmemiştir, “ya bir yol bul, ya da bir yol aç!”
Şu andaki görünüm o ki; ne bir yol bulunuyor, ne de yol açma çabası var!…
Böyle bir muhalefet elbette hoşuna gider iktidar sahiplerinin!.
Başka bir ülkede olsa yeri yerinden oynatacak olay sonrası sonu getirilemeyen bir cılız ses… Ertesinde sus pus!…
Sanki bir sonrakine cesaret verircesine…
Hiç kimse kusura bakmasın ama, lafı eylem zanneden zihniyet sahiplerinin bir araya getirildiği bir muhalefet cephesi görmedi bu ülke bugüne dek!..
Bizim kuşağımız, ‘60’lı yılların 15 TİP’lisinin nasıl yeri yerinden oynattığını bilir.
Denecektir ki o günün demokrasisi bugünden daha ileriydi!…
İyiya işte!… Kıyamet koparmak için bundan daha geçerli bir neden olabilir mi?
Beceriksiz kocanın, çekilen sıkıntıları ev halkına anlatması misali, her ağzını açan muhalefet yetkilisi, ülkenin tek adam elindeki esaretiyle söze başlayıp, yenilen herzeleri, hukuk tanımazlıkları, vurgunu, soygunu talanı yalanı, bunalımı anlatmakta… Oysa nasıl ki kocanın tek görevi ev halkına sıkıntıları anlatmak değil, sıkıntılara çare bulmak adına eyleme geçmekse, muhalefetin görevi de “çare” adına eyleme geçmek ve önderlik etmek olmalı değil midir?.
Bu ülkenin hukuksuzluklar içinde çırpındığını, yolsuzlukların ayyuka çıktığını, yalanın ve aldatmacanın ibadetin parçası olmuşçasına her Allahın günü benzer ritüellerle tekrarlandığını bilmeyen, hele ki sizlerin hitabettiği partili kesimden bilmeyen kaldı mı!?…
Sayın Kılıçdaroğlu;
İkide bir (sizin deyiminizle “Sevgili Erdoğan”a) 3-5-10-13 maddelik önerilerinizden gına geldi!…
Siz kime ne anlatıyorsunuz hem de “Sevgili Erdoğan” çağrılarıyla?
Bu karıncaezmezliğinizle bizzat Erdoğan tarafından alaya alındığınızı, yok hükmünde sayıldığınızı bile bile tekrarlamanız taraftarlarınızı kahretmekten öte ne kazandırdı; şöyle bir tenhaya çekilip düşünün ve dinleyin kendinizi!…
Her Salı, 130 milletvekili, bir o kadar da misafir ve ziyaretçi huzurunda, allame-i cihan olup, dünyanın en iyi hitabetini yapsanız neye yarar ki?
Daha doğrusu bu güne kadar neye yaradı ki; salondakilerin ve yarım yamalak medyadan takip edenlerin gazını almaktan başka?
Hiç mi toplumdan mesajlar gelmez size!?…
Aslında “gaz” almaya da yetmiyor o Salı toplantıları. İyice dolup şişiyor benim gibiler!. Ben her söylemin eyleme ne zaman dönüşeceğini merakla, sabırla bekliyorum.
“Hah” diyorum… “Artık bu bardağı taşıran son damla olur!”
Referandum… Mühürsüz oy… Oy hırsızlığı… Yasa tanımazlık… çiğnenen anayasa… “Atı alan Üsküdarı geçti!…”
– Bunun hesabını vereceksin Sevgili Erdoğan…
Bir de bakmışsın ki; atı alan gerçekten geçmiş Üsküdar’ı… Sonuç tıssss!…
İhale… Şaibe… yolsuzluk… Yasaları hiçe sayma…. Saaatttımmm!…
– Bunun hesabı sorulacak Sevgili Erdoğan…
Bir de bakmışsınız gerçekten satılmış… Peşkeş çekilmiş. Sonuç tıssss!.
Man Adası… Yasa dışı satış… Yolsuzluk…
– Önce gelen var giden yok dedin… sonra, ne gelen var ne giden dedin… Bu yolsuzluğun hesabını vereceksin Sevgili Erdoğan!…
Gerisi gelmeyen bir çıkış… Sonuç fiyasko!… Tıssss!…
*
Hepsi bu mu?…
Hayır!… Henüz girmedik konuya.
Yüreği yanık ülke sevdalılarının yüreği üçbeş satırla soğuyacak gibi değil Sayın Kılıçdaroğlu…
Devamında buluşmak dileğiyle…
Mehmet Halil Arık
Emekli eğitimci DENİZLİ
mehmethalilarik@gmail.com
(0535 202 11 61)