Merhaba sevgili okurum, hoşgeldin.
Kurul bakalım Başköşe’me.
Kıymetlim ve en değerlimsin, bilesin…
Şiddet deyip de geçmeyiniz ve şiddet denilince de darp düşünmeyiniz lütfen…
Bazen sopa yemişten beter ediyorlar insanın aklını…
Kimse bilmese de memleketimin bilmem hangi şehrinde bilmem hangi devlet dairesinde psikolojik şiddetin alası vardır.
Nasıl mı oluyor anlatalım efendim…
Genel özelleştirme girişimlerinin bir parçası olarak devlet dairelerinin genel hizmetleri bilindik üzere taşeronlara verilmiştir. Siz emeğinizi üretir, hizmetinizi verirsiniz bu çalışanlarda sizlerin yan işlerinizi yaparlar… Aynı zamanda ne yaparlar etiketli zulmetlere yakın dururlar ki az çalışıp yorulmasınlar. Adam akıllı iş yürüdükçe buna da eyvallah…
(Bu arada çok çalışanların da adını anmamak yakışık almaz, onlara teşekkürlerimizi borç biliyoruz. Zira bu anlatacağım şahsiyetler yüzünden onlarında huzuru bozulmaktadır.)
Daha sonra etiketli menfaatçiler ise zara zora gelmemek ve işin kolayına kaçmak için, işlerini rahat yürütmek için size destekçi bu elemanlara el koyarlar ve sizin işleriniz aksamaya başlar. Sorun çıktığında siz paparayı yersiniz, dışarıdan gelen eleman bir anda o kadar yıl mürekkep yalayıp, çeşitli fedakârlıklarla geldiğiniz noktada size kişisel çıkarlar adına yeğ tutuluverir. Yalancı ve yağcı şahıslar ile muhatapsanız eğer, sap gibi, bir de sahipsiz kalıverirsiniz…
İşte zulmün aslı budur… İki dakikada emeğinize ve iş kalitenize bakmadan taşeronun yapması gereken işi ilave olarak size yaptırmaya kalkıverirler. Buyurun buradan yakın artık.
Üstüne üstlük yalancı ve yağcılar zavallı konumuna düşer. Siz ortalığı birbirine katan cambaz oluverirsiniz.
Diğer taraftan, bu curcunayı yaratan asıl emek katilleri yani etiketli bilmişler (ki savundukları kişilerin doğru söyleyip söylemediklerini, söylemin dışında bilme şansları asla yoktur) gafletten, bu cahilliğin esiri olduklarını görmekten bir haber, ulu orta ahkâm keser, dururlar…
Böylelikle veriminiz düşer, psikopata bağlanmış bir şekilde yaşamaya başlarsınız… Söze gelincede adınız dengesiz olur. Memlekette denge var mı ki bizlerde olsun…
Son olarak ne yapacakmışız efendim; yalancılık ve yağcılığa ilave olarak, mümkünse en masum halimizi takınıp vallah billâh muhabbetine gireceğiz, en önemlisi gözüme kestirdiğimiz, sorun çıkartması gereken kişinin ve kişilerin işlerini yapmayarak, aksatarak damarlarına basacak, saf ve temiz olduğumuzu ispat edecekmişiz…
Sanırım artık mürekkep yalamaya hiç gerek kalmadı bu memlekette, hoş artık mürekkep de kalmadı ya neyse…
Hiçbir kimsenin başka bir insanın psikolojisini ve çalışma koşullarının dengesini bozmaya hakkı yoktur… Bu tür olaylara pirim veren herkesi, her kim olursa olsun tüm benliğim ile kınıyorum…
Adalete inanıyor ve eziyetsizce, çarçabuk tarafıma istiyorum; lütfen.
__ Hey! Şeytan! Neredesin?