Bazı tabiat olayları vardır; yağmur yağar sel olur, rüzgarlar biraz sert eser fırtına olur, denizler kudurur, zelzele olur, sonra her şey normale döner, hayat devam eder.
İnsan hayatı da bir bakıma doğa olayları gibidir.
Bazı ölümler vardır; doğarsın, çileler, acılar, sevinçler içinde büyürsün geçer gidersin, sonra yerine başkaları gelir ve böylece hayat devam eder gider.
Ama bazı ölümler vardır, ilim adamı, fikir adamı, dava adamları, şehitler, bedenen ölmüştür ancak fikirleri ve ruhları yaşamaya devam eder. Ozan Arif’te yaptığı vatan mücadelesinde, dik duruşunda, yaptığı şakalarda, kendisine muhalif olanların bile taktirini kazanmış, dostlarına karşı vefalı değerli bir ozanımızdı. Onun sazının tellerinde tebessümler, hicranlar, dertler, sitemler bazen de kahkahalar vardır. Gözleriyle bütün Türk Dünyasını gezerken gönlü sevda yüklüydü. Bütün dostlarına yükünden sevgiler sunarken, vatan düşmanlarına Mete Hanın ıslıklı oklarından atar, gaflette olanları uyandırmaya çalışırdı.
Onu ilk defa Beşikdüzü’nde konser verirken tanıdım. Allah’ım o ne heyecandı. Sonra onu gittiği her yerde takip ettim, gazetede, televizyonda, kasetlerde…
Bir on iki eylül hikayesi var ki sorma, yurt dışı sürgün hayatı, haksızlığa, her türlü zulme karşı kahramanca savaşı herkesin takdirini kazanmıştı.
Meydanlarda, mitinglerde, mecliste dahi onun şiirleri okunuyor bazen güldürüyor, ağlatıyor, düşündürüyordu.
Sessiz çığlık meydanlarında onun şiirlerini okuma şerefine nail oldum.
En son Değerli Dava Adamı Eczacı Hayrettin KALAYCI onu hastanende telefonla aradığında ben de kendisine geçmiş olsun dileklerimi iletmiştim.
Bir şiirimde ondan şerefle bahsettim, nur içinde uyusun, onu unutmayacağız, unutturmayacağız.
HASRET
Ben tanrı dağlarından esen rüzgarım.
Sen Anadolu da ana kucağında beklersin.
Tutuştururum yüreğindeki Türklük ateşini,
Beşikte sallanan koç olurum!
Anamın ak sütünü emerim.
Fırtınalarla kasırgalarla arkadaş olurum!
Yumruklarımla dövüşürüm hep,
Bozkırda uluyan kurt olurum!
Ben Anadolu’yum hey!
Beyaz kartallar dolaşır üstümde…
Irmaklarım türkü söyler.
Sazımda Aşık Veysel olurum!
Gün olur halay çekerim düğünlerde…
Gün olur yaylalara koşarım,
Girerim annemin koynuna,
Gönlünde sevgi olurum!
Erciyes Yaylasında bir ozan,
Başbuğ’una ağıt yakar.
Bir selam etse gurbet ellerden,
Destanlarda şahlanan Ozan Arif olurum!
Palmiye dağlarının eteğinde,
Çeğen tepesinde,
Vurur kutsal toprağın bağrında iki yürek,
Ağlayan gecelerde göz yaşı olurum!
Son kez emzirip bebeğini,
Beline takıp mavzerini,
Vatan savunmasına koşan,
Nene Hatun olurum!
Askere çağırır beni devletim,
Dağlarında nöbetçi olurum.
Kuş uçurtmam sınır boylarından,
Vatanıma zırh olurum.
Gözleri deniz mavisi,
Saçları kurt yelesi,
Yücelerde gezen
Atatürk olurum!
Bu dağlar bu deniz bu gökyüzü…
Hep bizden sorulur.
Bir rüzgar esse şuradan,
Dalgalanan bayrak olurum.
Yusuf YILMAZ