Değerli okurlarım, Osmanlı İmparatorluğunun birinci dünya savaşından mağlup çıkması sonucunda, Türk halkı esir durumuna düşmüştü.
Bu olumsuz gelişmelerin sonucunda, itilaf devletleri Mondros barış anlatması sonucunda, serv dayatmasını müteakip, yurdumuzu paylaşmışlardı. Bu anlaşmalara dayanarak, Anadolu’nun dört bir yanını işgal etmişlerdi. Böylece Osmanlı İmparatorluğu devi sona ermiş bulunmaktaydı.
Bu çöküşün baş nedenlerinden en önemlisi, vatanseverlik ruhunun körelmesi, gelişen teknolojiye ayak uydurulmaması ve gelişen yenidünya düzenine karşı çıkılmasıydı. Aynı zamanda, halkın ürettiklerinin dikkate alınmaması, Kapitülasyonlar yoluyla yabancılara imtiyaz hakkının tanınması, halkın geliştirdikleri teknolojiye karşı çıkılması, çağdaş gelişilmelere taraf olanların cezalandırılması, buna karşı direnenlerin günahkâr sayılması, insanların bilimsel eğitimden uzak ve anlamsız öğrenmeye mahkûm edilmesi, İslami değerler içinde yer almayan ve mesnetsiz safsatalar içeren, içi boş fetvalarla devlet düzeninin yürütülmesi, orduya siyasetin girmesi, İmparatorluğun çöküşünün en büyük sebeplerindendir. Bütün bu olanlara karşın, ülkesiyle ve milletiyle onun iradesiyle varlığının korunması yönünde uğraşı veren vatanseverlerimiz de vardı.
İkinci bir sebep olarak ta, İmparatorluğun Balkan savaşından yenik ve yorgun çıkmasıydı. Böyle olduğu halde, birinci cihan savaşında taraf olarak kendini ateşin ortasına atmış oldu. Sonuç olarak yenilmişlik gerçekleşmiş ve topraklarımızın çok büyük bir bölümünü kayıp etmiş olduk. Bu gün bile geçmişimizden ders almayan yöneticiler, savaşın merdivenlerinde yürümektedirler. İslami ıslama düşman eden emperyalistler, sonunda İslamları birbirlerine öldürterek, sonuca gidip, sonrada barışı sağladık ve huzuru temin ettik diye övüneceklerdir. Bu düşüncenin içinde, Türkiye Cumhuriyeti Devletini de katarak, halkımızı hüzün ve eleme sevk etmektedirler.
Öz geçmişi, şan ve şerefle dolu olan milletimizin geleceğini tehlikeye atmak, büyük sorumluluk gerektirmektedir. Bunun vebalının altından kalkmak imkânsızdır. Çünkü Osmanlı İmparatorluğunun külleri üzerine inşa edilen, Türkiye Cumhuriyeti Devletinin temeli 94 yıl önce, 30 Ağustos 1922 zaferinin kazanılmasıyla atılmıştır. O tarihlerde, emperyalistlerin inatçı emellerine karşın, topyekûn Türk Milletiyle birlikte, Türkiye Büyük Millet Meclisi, Mustafa Kemal Paşa ve silah arkadaşları ordusuyla bir bütünlük içinde boyun eğmemiştir. Düşmana karşı her alanda savaşarak zafere ulaşmışlardır. 30 Ağustos 1922 günü, zaferin ilanıyla noktalanmıştır.
Bu vesileyle Mustafa Kemal Atatürk ve vatanı uğruna canını veren büyük kahramanları minnet ve şükranla anıyor, vatandaşlarımızın bu çetin yolun nasıl yüründüğünü ve istiklal ve cumhuriyetimize nasıl kavuştuğumuzu unutmamalarını istiyorum. Şayet 30 Ağustos 1922 günü başarısız olsaydık, sonuç ne olurdu, şapkamızı önümüze koyup düşünmeliyiz.
Mürsel ADIGÜZEL
Eğitimci Yazar ve Şair