9.BÖLÜM VE 3. KISIM
Benim Adıma Köy İşleri ve Orman Bakanını Taşlama
1978-1979’da Eğitim-Öğretim yılı tamamlayıp, öğrencilere karnelerini vermiştik. Ortaokulda okuyan öğrencilerden doğrudan sınıfını geçemeyen bir kısım öğrencinin, durum tespitlerini yapmak üzere, ilgili öğretmenleri, öğretmenler kurulu toplantısına çağırdım. Bu toplantıda öğrencilerin sınıf geçme, borçlu geçme veya sınıfta kalma, durumlarını karara bağlamak kanuni zorunluluktu. Bu zorunluluğu yerine getirmek üzere, pazartesi saat onda toplantıya, başladık. Bir ara camdan dışarıya baktığımda, başka bir okulda çalışan bir öğretmen bizim okulumuzda çalışan diğer bir öğretmenin sıkı fıkı konuştuklarını gördüm. Aradan az bir zaman geçmişti ki, okulumuz öğretmeni odama gelerek, görmesi gereken bir işinin çıktığını söyledi ve izin istedi.
Bende kendisine, sizin öğretmenler kuruluyla ilgili bir göreviniz bulunmamaktadır, o nedenle istediğiniz yere gidebilirsiniz. Kaldı ki Haziran ayında başlatacağım seminer çalışmaları başlayıncaya kadar tatildesiniz. Bu nedenle, benden izin almanız gerekmiyor, dedim. Bu sözüm üzerine, İsmet öğretmen odamdan çıkıp gitti.
Tekrar gözüm dışarı takıldı, o anda bu iki öğretmen birlikte köy içine doğru yürüyüp gittiler. O gün meğer köye, Köy işleri ve Tarım Bakanı Bahri Dağdaş gelmiş. Belediye başkanı bu gelişi fırsat bilerek sinsice bir plan hazırlayarak yeğeni Öğretmeni ve köyden birilerini örgütlüyor. Maksadı Bakanı öğrencilere taşlatıp, suçu benim üzerime yıkmak. Topladığı kişilere durumu anlatarak, kurduğu kumpası benim okulumda çalışan öğretmen vasıtasıyla eyleme koymak. Bunu yapabilmek içinde benim çalıştığım okuldan bir öğretmeni eylemliğe sokma planını yapıyor. Sonrada yeğeni olan öğretmeni okulumuza göndererek, benim okulumda çalışan öğretmenin devrimciliğini kullanıp, bakanın taşlatılmasını öğretmenin vasıtasıyla, öğrencilere taşlatmak.
Bu plan dâhilinde, okulumuza gelen yeğeni öğretmen, oklumuz öğretmeni kandırıp götürmesiyle amaçlarına ulaşıyorlar. Okulumuz öğretmeninin köy meydanına gitmesiyle birlikte, kurguladıkları planı uygulamaya başlıyorlar. Böylece iki öğretmenin birlikte hareket etmesini sağlanıyor. Her iki öğretmen, öğrencilere neler yapmaları gerektiği hakkında bilgi aktarıyor ve talimat veriyorlar. Böylece öğrencileri eyleme hazırlamış oluyorlar.
Öğrencilerin örgütlendiğini öğrenen Belediye başkanı, birlikte hareket ettiği kişiler kurdukları kumpas planını devreye sokuyorlar. Artık bir tek yolları kalıyor, oda Sayın Bakanın sokağa çıkmasını beklemek. Bu üçlünün planlarına göre, öğrencilere verilen talimatın gereği eyleme dönüştüğü anda, öğrencileri yönlendirme görevini bir başka akrabasına veriyor. (Tabi bu kişi takınacağı rollerle beni temsil edecek) Diğer iki öğretmen de kendilerine göre öğrencilerle birlik olup, yapmış oldukları eylemin bir devrimci bir hareket olduğunu, bu hakka ve inanca sahip çıkılması gerektiğini söylüyorlar. Asla ve asla korkmayın, çünkü bizim haricimizde sizinle beraber velilerinizde olacaktır. Şimdi sizin başımızda işte bu abiniz olacak. Bu ne söylerse sizler onun dediğini yapın, diyorlar.
Ne var ki benim okulumdan giden öğretmen, bu eylemin bana karşı kurulan bir kumpas eylemi olduğunun farkına değildir. Sadece köye gelen bakanın faşist olan bir bakan olduğu için bu eylemi yapacağız diyorlar. O anda içeriden çıkan bakanı görür görmez, planlamış oldukları gibi eylemi başlatıyorlar.
Ne var ki benim okuldan giden öğretmen hiç düşünmeden bir öğretmene yakışmayan tavır ve davranış içine girmiş oluyor. Diğer iki kumpasa alet olan öğretmen ve gençle birlikte öğrencileri harekete geçirerek, Sayın Köy işleri ve Tarım Bakanı Bahri Dağdaş’ın arabasının geçeceği yola taşları dizdiriyorlar. Arabalar taşların dizildiği noktaya gelince, bu kez kumpasa alet olan genç harekete geçerek, arabaları taşlatıyor. Tam bu noktada, tuzağı kuranlardan, olan başkan ve ona destek olan şahıs ortaya çıkıyor. S. kişi kurtarıcı rolünü oynamaya başlıyor. Güya Sayın Bakanın arabasına zarar verilmemesi için, öğrencilere saldırıyor. Sonrada Sayın Bakanın arabasının yanına gelerek, sizi taşlatan kişi var ya, işte o kişi okul, Müdürü Mürsel Adıgüzel’dir diyor. O müdür sizin köyümüze gelmenizi istemiyor. İşte bakın ta karşıda duran, bağırıp çağıran şahıs o dur. (Tabi, bağırıp çağıran ve benim adıma rol yapan kişi ise, başkanın adamıdır.) K. kişisi ise öğrencilerin başında kendini parçalıyor, Sizi bu köyde görmek istemiyorum. Siz bir faşistsiniz. Sizin bu köyde ne işiniz var? Varın gidin, diyor. Görenlerin söylediğine göre, (Öyle bir rol yapıyor ki, akıl ve mantık alır gibi değildir.)
Bu kez de S. kişisi devreye giriyor. K. kişisinini olay yerinden uzaklaştırmak için, rol icabı ona saldırıyor. Ağza alınmayacak şekilde, bana hitabetmiş gibi, küfürler ediyor. Bu saldırıyla K. Kişisinin rolüne son son verilmiş oluyor. O kişide olay yerinden uzaklaşıp gidiyor. S. kişisi geriye dönüp gelerek, Sayın Bakanım görüyorsunuz, Mürsel Adıgüzel denilen bu müdür, bizin başınıza bela olduğu kadar, bugünde sizin başınız iş açtı. Gördünüz, huzurunuzda onun hakkından gelecektim ne yazık ki elimden kurtuldu. Kaçıp gitti şerefsiz, diyor.
DEVAM EDECEK
Mürsel ADIGÜZEL
Eğitimci Yazar ve Şair