Yazıya başlamadan hemen önce büyük harflerle şu tespiti yapmakta fayda var: TRUMP ORTADOĞU’YU KARIŞTIRARAK YÖNETMEK İSTİYOR VE YÖNETİYORDA.
Arap ülkeleri ve dünya, beş Müslüman ülkenin Katar’la diplomatik ilişkilerini kesmesiyle çalkalanıyor. Suudi Arabistan, Mısır, Bahreyn ve Birleşik Arap Emirlikleri, Doha yönetimiyle ilişkileri kesme gerekçesini terörizme destek ve aşırılıklara kucak açma olarak açıkladı. Yemen, Libya ve Maldivler de listeye dahil oldu. Irak ise, yaptığı açıklamayla Katar’ın yanında saf tuttu.
Söz konusu ülkeler, Katar’la tüm kara, deniz ve hava sınırlarını kapattı. Katarlıların yedi ülkeye seyahat etmesi de yasaklandı.
Katar, El Kaide’ye ve Müslüman kardeşlere destek vermekle suçlanıyor. Katar üzerinden Türkiye’yi mahkum etme çabası sürüyor.
KISACA KATAR
Arap Yarımadası’nın doğusunda bulunan bir Basra Körfezi ülkesi. Tek kara sınırı komşusu Suudi Arabistan, diğer tarafları Basra Körfezi ile çevrili.
Ülke ekonomisindeki gelişmelerin yanısıra Katar, Suudi Arabistan, Kuveyt, Bahreyn, Birleşik Arap Emirlikleri ve Umman’ın üyesi olduğu Körfez İşbirliği Konseyi’nde (Arap devletlerinin bölgesel örgütü) özellikle savunma alanında işbirliği konusunda önemli rol oynuyor.
Dünyanın 3. en büyük doğalgaz rezervlerine sahip olan ülke, 25.7 trilyon metreküple dünyada kanıtlanmış doğalgaz rezervlerinin yaklaşık yüzde 15’ini elinde bulunduruyor.
2.3 milyon nüfusa sahip ve nüfusunun 8’de biri Katar’lı, yüzölçümü 11.610 km2, kentleşme oranı % 99,3.
102.000 $’lık kişi başı geliriyle dünyanın en zengin ülkeleri arasında.
Dünyadaki en bilinen markası Al Jazeera televizyonu.
2022 Dünya Kupası Katar’a verildi.
Katar’ın başkenti DOHA’da Taliban’ın Ofisi var.
Katar, ABD askeri güçlerinin körfezdeki komuta ve hareket merkezlerinden biri ve özellikle Kuveyt Savaşı iki ülke arasındaki önemli ortaklığın temellerini oluşturdu ve Irak’ın ABD öncülüğündeki işgali de koordine eden komuta merkezine ev sahipliği yaptı.
16. yüzyıldan Birinci Dünya Savaşı’na kadar Osmanlı İmparatorluğu’nun bir parçasıydı. 19. yüzyılın sonlarına doğru Al Tani emirliği kuruldu ve 20. Yüzyılın başlarına kadar İngiliz himayesinde kaldı. Katar, 1971’de İngilizler himayesinden ayrılarak, tamamen bağımsız bir ülke oldu. Bu olaydan kısa süre önce Katar, Birleşik Arap Emirlikleri’nin bir parçası olma teklifini reddetmişti. 1972-1995 yılları arasında ülkeyi yöneten ilk emrin ardından, yönetime el koyan Katar Emiri Hamad bin Halife Al Tani göreve geldi.
Öncelikle ABD kafasında İslam coğrafyasının sorunlarını bitirmiş durumda ve ABD kaynakları Arap ülkelerini kumdan kulelere benzetiyorlar.
Tüm bu karışıklıklar ABD için basit işler. Kendi ülkelerine Müslümanların girişini kısıtlıyorlar ve üçüncü sınıf vatandaş muamelesi yapıyorlar, ardından bir ziyaretle önemli bir kısmı silah satışını öngören toplamda 500 milyar dolara yakın anlaşma yapabiliyorlar.
Arap ülkelerini yönetimlerini kendilerine bağımlı hale getiriyorlar, direnen ülke veya liderleri halkın gözünde sorun hale getiriyorlar, ülkede kaos oluşturuyorlar, müdahale ederek parçalıyorlar. Görünüşte, girdikleri ülkenin krallıktan cumhuriyete geçişini sağlıyorlar, uygulamada ise kendilerine diklenecek ülkeleri parçalayıp güçsüzleştirip kumdan kulelere dönüştürüyorlar.
Anlayacağınız, Ortadoğu coğrafyasında bireysel olarak da ülkesel olarak da rezillik diz boyu.
Yazmak istediğim çok şey var ancak bir anlamı yok.
Kendisini; dünyanın her ülkenin ve her potansiyelin sahibi gören, bu potansiyellerin mevcut kullanıcılarını terörist bilen ve parmağının ucunda oynatan bir ABD’yi konuşmaya gerek yok.
Tek yapmamız gereken aklımızı başımıza alıp; tüm potansiyellerimizi değerlendirerek, insanımızı sistemlerin merkezine koyarak, torpil ihaleye fesat adam kayırma gibi zalimlikleri bir kenara bırakarak, inovasyon ve katma değere dayalı üretimi esas kılarak, tarihi ve kültürel değerleriyle barışık, kendi insanının huzurunu temin ettikten sonra dünyaya adalet dağıtan ekonomisi güçlü bir ülke olana kadar durmadan çalışmamız lazım diye düşünüyorum.
“Ali Yazar Veli Bozar” modundaki akıl tutulmasından derhal çıkmamız lazım. Yoksa bu necip milleti yeni bir “kumdan kule ülke” haline getirmenin vebali çok ağır olur. Dünya’nın, Müslüman türkün adaletine her zamankinden daha fazla ihtiyacı var.