13.BÖLÜM VE 6. KISIM
Öğretmenlik Dönemimin Sona Ermesi
Okulun bahçesine girdiğimi gören okul müdürü, okul kapısından içeri girdiğim anda beni karşıladı. Mürsel Bey bir dakika odama geçelim, sizinle konuşacaklarım var dedi.
O kadar sinirlenmiştim ki, ya emekliliğimi isteyecektim ya da elimden bir kaza çıkacaktı. İlçe Milli Eğitiminde Müdür Yardımcısının söyleminde, okul müdürü böyle olmasını istediği için yaptım demesi, beni çıldırtmaya yetmişti. İşte o anda her şey olabilirdi. Birlikte odasına gittik. Ya kusura bakma bir hata olmuştur. Yeni gelen öğretmeni 23 Nisan okuluna görevlendirdiler, dedi.
İlçe Milli Eğitiminde o sinirle gelmem ve böyle ani bir değişimle karşılaşmam, azda olsa sinirimi yatıştırdı. Sayın Müdür Bey, bir daha ölçünü aşma ve yanlı hareket etme dedim. Odasından hızlı bir tavırla çıkarak sınıfıma yürüyüp gittim.
O günden sonra müdür sık sık beni çağırıyor ve sohbet ediyorduk. Sonrasında okulumuzda bir kültür eğitim komisyonu kurmayı düşündüğünü söyledi. Bakın bu fikir sizindi, dedi. Şimdi böyle bir komisyon kurar isem başkanlığını kabul eder misin?
Bir şartla ederim, dedim.
Nedir şartın peki dedi?
Sosyal faaliyet içinde duvar gazeteciliği, panel, münazara ve piyes benim işim. Böyle bir projede olmamı istiyorsanız kabulümdür, dedim.
Tamam, istediklerimi yapabileceğime göre, söz kabul ediyorum. En kısa zamanda planlamamı yapar size sunarım. Sonrasında sınıflardan öğrenci ve öğretmen seçimini yapar çalışmalarıma başlarım.
Müdür, tamam bu hafta sonu öğretmenler kurulunu toplayıp, görevi sana vereceğimi söyleyeceğim, dedi.
Müdür bir hafta sonra öğretmenler kurulunu toplantısını yaptı. Görevi bana verdiğini söyledi. Bir hafta içinde tespit ettiğimiz sınıflardan birer temsilci seçilmesini ve rehber öğretmenlerle birlikte listenin sunulmasını istedi.
Bu süre içinde listeler geldi. Bende gerekli hazırlığı yaptıktan sonra, temsilcilerle toplantımı yaptım. Planlamama göre neler yapabileceğimizi hep birlikte programa bağladık.
O günden sonra kabul etmiş olduğum sorumluluğun bilinciyle, hızlı bir biçimde çalışmalarıma başladım. Benim müdürle birlikte yapmış olacağım çalışmalardan bey haber olan ispiyoncu öğretmen, hemen müdüre koşuyor ağza alınmayacak iftira ve sözler söylüyor. Tabi müdürün ona ne söylediğini bilmem ama, benimle durumu konuştuğuna, fikir ayrılığı bir yana, sen benim abim ve değerimsin. Burada olduğunuz müddet yetmez bana, yaşadığım sürece değerim olarak kalacaksınız. Ne olur beni affet. Bu okulda benden sonra sen varsın. Bana unutmam mümkün olmayan bir ders verdiniz. Bende İl Milli Eğitimin Emri gereği işaret edilen sendika üyesi oldum. Sizden gurur duyarken, kendimden utanır olmaktayım. Nedenine gelince, bu okulda on kişi sendikalı yap, ben on birinci olacağım demiştim. Ben on birinci olamadım ama sendikalı oldum, dedi.
Sendikal hareketler ve üye yapma süreçleri öyle hızlı gelişiyordu ki, hepsinin içinde varmışım gibi gururlanıyor ve anlık gelişmeler hoşuma gidiyordu. Artık okul müdürü de sendikalı olmuştu. Bizim sendika da olmasalar da, şahsımın yapmış olduğu çalışmalar her kesin mantığına yatmıştı.
1995 yılı sona ermek üzereyken, almış olduğum sorumluluk gereği, sene sonu gelmiş ve kendi yazmış olduğum “VATAN HARİTASI” piyesimi sahneye koyma hazırlığı içine girmiştim. Çeşitli faaliyet içinde olan öğretmen ve öğrencilerin hazırlamış olduğu çalışmalarla, velilere okul salonunda, sosyal faaliyet programımızı hayata geçirdik. Program sonrası hiç beklemediğim olmamasına karşın, önemli bir sürprizle karşılaştım. Meslek hayatımda hiçbir zaman öğrencilerimden ve velilerimden hediye kabul etmemiştim. Ama o sahnede benim hazırlayıp sunduğum kendi oynattırdığım piyesin sonucunda, sahnede selamlamayı yaparken, okulun aile birliği başkanı sahneye çıktı ve yanıma gelerek, hiçbir zaman unutamayacağım bir anda elimi tutarak, sizin parmağınız bu yüzüğü takacağım, dedi.
Neden diye düşünmeye zaman bulmadan, elimi bırakmadan gözyaşları içinde parmağıma yüzü taktı. Sonrasında da Bu yüzüğümüz sizin yük akınız olarak parmağınızdan ölünceye kadar çıkarmayacağınıza dair söz istiyorum, dedi.
O kadar heyecanlanmıştım ki, ne yapacağıma şaşırmıştım. Çünkü öğretmenlik yaşamım sürecince hiçbir koşulda hediye kabul etmemiştim. Ama o gün değer verilen bir insan olarak bu hediyeyi kabul etmek, bir anlık bir zorunluluk olmuştu. O gün kendilerine teşekkür ettim ve yüzüğü bir daha parmağımdan çıkarmayacağıma söz verdim.
O gün öğretmenlik dönemimin de son günü olması itibariyle, bir yanım üzüntü, bir yanım neşe dolu günümü noktalamış oldum. Bir hafta sonrasında da emeklik işlemimi başlatmış oldum. Sonrasında evraklarımı teslim için Ankara’ya giderek, emeklilik dilekçesini kuruma teslim etmiş oldum. Ankara’dan, İstanbul’a döndüğüm arabada yolculuğumda, bir anda parmağımda olan Mercedes marka yüzüğün olmadığını fark ettim. Meğerse elbisemi değiştirdiğim zaman, yüzüğü düşürmüşüm. İçim cız etti. Ben öğrencilerime ve okul aile birliği başkanına, yüzüğü parmağımdan çıkarmayacağıma dair söz vermiştim. O anda içim sızladı. Yolculuğum sona erip Ümraniye’ye gelir gelmez, hemen bir kuyumcuya gidip aynı yüzüğün benzerini aldım. İçine de yazılan yazıyı yazdırdıktan sonra, tekrar parmağıma taktım. Artık emekli olmuş biri olarak, yeni bir hayata merhaba demeye başladım.
YENİ BİR BÖLÜM
DEVAM EDECEK
Mürsel ADIGÜZEL
Eğitimci Yazar ve Şair