13.BÖLÜM VE 4. KISIN
Durup dururken Beykoz’dan, Ümraniye’ye gelmek durumunda kalmak.
Tabi ben yeni görev yerime gelmeden önce ünüm okul müdürlüğüne benim sendika üyesi ve kurucusu olduğum ulaştırılmıştı. Hakkımda pekte iyi sözler söylenmemiş olmalıydı. Müdür derken, tamamen benim çağdaş ve sosyal düşüncelerimin tersi durumunda genç bir şahıstı. Okul 1993 de yapılmış ve bu şahısta öğretmenlikten ilk olarak müdürlüğe atanmıştı. Tabi tecrübesiz ve genç olmanın vermiş olduğu heyecanla, ölçüsüz tavırlar sergileyen bir şahıs. Okulda öğretmenlere aşırı baskı yaparak sendika ya asla üye olmayın, olanı duyarsam sürgün ettiririm diyormuş. O sene okula üye öğretmenleri üye yapmak için gelen sendikacı arkadaşları okula sokmadığı gibi, okulun çalışanlarına emir vererek gelen okuldan kov durduğunu öğrenmiştim. Tabi müdürün agresif tavır ve davranışlarını bilen öğretmenler, benim okula atandığımı öğrenince günlük konularda adım zikredilmeye başlıyor. Tabi bu öğretmenlerin içinde iki bayan bizim üyemiz, ama onlarda korktuklarından sendika üyesi olduklarını açığa vermiyorlar.
O gün okula gelip müdürün kapısını çalıp içeri gidim. Masasının önüne gelerek, kendimi tanıttım ve elimdeki göreve başlama yazımı kendisine verdim. Gözlerini gözüme dikerek hoş geldin bile demeden, oturun dedi. Sonrasında çay söyledi. Ben bu harekete hiç aldırış etmedim. Çünkü bende müdürü araştırmış ne yapı ve bilgiye sahip olduğunu öğrenmiştim. Kendimi öğle hazırlamıştım ki, o gün ona bir hayat dersi verip odasından öyle çıkmak olacaktı. Amacım bana sorulacak bir soruyu yakalamaktı.
Müdür kendini uzun uzun anlattıktan sonra, işi sendikaya getirdi ve sendikadan gelen öğretmenleri müstahdemlere kovdurduğunu anlattı. Hatta bu okulda sendika sözünün geçmesine bile izin vermeyeceğiyle konuşmasını tamamladı.
Müdürün konuşması tam istediğim noktaya gelmişti. İçim kıpır kıpır etmekteydi. Müdüre öyle bir ders vermeliyim ki, sözlerim ebedi olarak aklından çıkmasın. Hatta yatağında bile düşüne dursun.
Sayın müdürüm diye sözlerime başladım. Bakın ben ve 72 arkadaşım Kamu Çalışanları içinde yer alan öğretmenlerin ekonomik ve sosyal haklarını iyileştirilmesiyle birlikte, çağdaş ve demokratik bir eğitim- öğretimin sisteminin kalıcı bir biçimde olması yönünde mücadelemizi verdik. Bu mücadele sonucunda sendika yasasını çıkarılmasını sağladık. 1990 da başlattığımız haraket, 25.6.2001 tarihinde, 4688 sayılı kanunun çıkmasını sağladık. Bu yasayla sendikaya üye olmak isteyen kişiyi sizin engelleme hakkınız olmadığı gibi, böyle bir duruma kalktığınızda suç işlemiş sayılırsınız. Bakın sendika yasasının “14. Maddesinde şöyle der, sendikaya üye olmak serbesttir. Kamu görevlileri çalıştıkları işyerinin girdiği hizmet kolunda kurulu bir sendikaya üye olabilirler. Üyelik, başvurunun sendika yetkili organınca kabulü ile kazanılır. Üyelik başvurusu, sendika tarafından en çok otuz gün içinde reddedilmediği takdirde üyelik istemi kabul edilmiş sayılır. Haklı bir sebep gösterilmeden üyeliği kabul edilmeyen kamu görevlisinin, bu kararın kendisine tebliğinden itibaren otuz gün içinde iş davalarına bakmakla görevli mahallî mahkemede dava açma hakkı vardır.
Sendika, üyeliği kesinleşen kamu görevlisinin başvuru belgesinin bir örneğini üyenin kendisine verir, bir örneği sendikada kalır, bir örneğini üyelik ödentisine esas olmak ve dosyasında saklanmak üzere işverene, bir örneğini de her yılın Şubat, Mayıs, Ağustos ve Kasım aylarında bir liste ekinde Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığına gönderir. Birden çok sendikaya üye olunamaz. Birden çok sendikaya üyelik halinde sonraki üyelikler geçersizdir,”denilmektedir.
Sayın müdür siz kendinize mahsus bir yasa mı çıkardınız ki, öğretmenlerin sendikaya üye olma haklarına izin vermem diyorsunuz? Bakın ben bir sendikacı ve sendikanın temsilcisi olarak, eğitim öğretim görevimi aksatmadan, okulumuzda sendikamıza üye olmak isteyenlerin dilekçelerini alır ve üye olmalarını sağlarım. Üye olmayacaklara da sözüm yoktur. Eğer bu düşünceyle beni kendinize hedef seçerseniz, her ikimize de yazık olur bilesiniz, dedim.
Müdür şaşkınlaşmıştı. Ne söyleyeceğini bilemez durumdaydı. Çünkü daha farklı konuları da konuşmuştum. En sonunda tek sözü, siz buradaki yirmi beş öğretmenden on kişi üye edin, sizi gibi düşünmeyen birisi olarak, on birinci ben üye olmazsam adam değilim, dedi.
Anlaştık müdürüm diyerek elimi uzattım ve el sıkıştık. Söz mü dedim? Söz dedi. Göreve başlama işlemim bitmiş ve sınıfım belirlenmişti. Birlikte 4. Sınıfa gittik. Müdür mavini dersteydi. Müdür beni çocuklara tanıttı. Başarılar diledi ve mavinle birlikte çıkıp gittiler. Az bir zaman sonra zil çaldı, bende öğretmenler odasına gittim ve kendimi tanıttıktan sonra geçip oturdum.
İlk olarak iki bayan geldi birisi bir yanıma, diğeri de diğer yanıma oturdular. O anda kayıtlarını aldığım bayanlar olduğunu anladım. Sizler sendikamızın üyesi olan arkadaşlarsınız galiba dedim.
Her iki birden evet dediler.
Peki neden sizin haricinizde başka öğretmen arkadaşlar üye değiller, dediğimde, almış olduğum cevap çok ilginçti.
Bizim hepimizi müdür tehdit etti. Gelen sendikacıları da kovdurdu. O nedenle sesimiz çıkmıyor. Siz gelmeden bile hakkınızda hiçte iyi olmayan sözler söylendi. Bizden duymayın ama, sizi burada barındırmazlar, dediler.
Bakarız,” El mi yaman, bey mi?”