11. BÖLÜM VE 3. KISIM
Beş ayda olup bitenler ve göreve dönüş.
25 Şubat 1981 tarihinde İstanbul’dan ayrılıp de Kars’a geldim. Hazırlamış olduğum dilekçemi vermek üzere, Valilik makamına çıktım. Sayın Valiye dilekçemi veriken, başıma gelen aslı astarı olmayan olayları bir bir anlattım.
Sayın Vali beni dinledikten sonra buyurun oturun dedi. Sonrasında da vermiş olduğum istifa dilekçemi okumaya başladı. Dilekçemi okuyup tamamladıktan sonra, istifamın kabulünü arz ederim, cümlesinin altını çizdi.
Ben bu istifanızı kabul etmiyorum, dedi. Ülkemizin yararına çalışan ve bilgi birikimli bir öğretmenin istifasını kabul eden bir vali olarak şahsınızın nazarında anılmak istemem. O nedenle bu cümlenin üzerini çiziyorum. Aynı zamanda dilekçenizi iade ediyorum.
Vali beyin uzatmış olduğu dilekçemi aldım. Böylece istifam kabul edilmemiş oldu. Sayın Valinin ilk sözü, değerli öğretmenim her ne kadar çekmiş olduğunuz acıları ve yaşamış olduğunuz zahmetleri dile getirerek, istifa etmeği istemiş olsanız da, ben bu istifayı kabul etmekle, Milli Eğitimimize verilecek bir zarar sayardım. Kaldı ki, sizin hakkınızda yapılan suç duyurularını çok yönlü olarak araştırttım. Öğrendiklerim kadarıyla, sizin asılsız ihbarlar ve iddialarla mağdur edilişiniz, söz konusu olmuştur. Bu mağduriyetin telafi edilmesi dururken, üstüne üslük birde istifanızı kabul etmem benim açımdan da yakışık almaz. Şimdi sizin göreve dönüşünüzü sağlayacağım. Ancak, başınızın rahata ermesi için, öncelikli olarak Kars’tan gitmenizi istiyorum. O nedenle bu anda hangi ili istiyorsanız, derhal bakanlık oluruyla yaptıracağım, dedi.
Bende, Sayın Vali’nin önerisi üzerine, Balıkesir ilini isterim, dedim. Sayın Vali, Balıkesir ilini istediğim gibi, o anda Milli Eğitim Bakanını aradı ve durumu bizzat arz etti. On beş dakika sürmedi, bakan emri özel kaleme gelmiş oldu. Böylece tayinimi Balıkesir Milli Eğitim Müdürlüğü il emrine yaptırdı. Sonrasında hemen İl Milli Eğitim Müdürü’nü çağırdı. Milli Eğitim Müdürüne verdiği talimatla, göreve dönüşüm yazısını yazdırmasını, hem de bir müfettişi muhakkik olarak göndermesini istedi. Kısa bir süre sonra çok yakinen tanımış olduğum, Müfettiş A. D. Valilik Makamına geldi.
Vali Bey, Müfettiş A.D. gerekli açıklamaları yaptıktan sonra, açığa alınan bütün öğretmenlerin göreve dönmesi için, ilçelere yazı yazılması emrini de vermiş oldu.
Bana da geçmiş olsun diyerek, yeni görev yerimin hayırlı olsun dileğinde bulundu. Şimdi gidebilirsiniz dedi.
Bende, İlköğretim Müfettişi A. D. ile birlikte Vali Beyin, makamından ayrıldık.
Müfettiş Beyle birlikte muhakkik odasına geldik.
Müfettiş bir evrak alıp geleyim diyerek çıkıp gitti.
Bu arada bende odada kısa bir gezinti yapmaya başladım. Tam o sırada, müfettiş elin de bir soru kâğıdıyla odaya geldi. Getirmiş olduğu soru kâğıdını bana uzattı.
Hakkınızda iddia edilen, ama bence de pek önemli olmayan bir tek soru vardır? O da şöyle denilmektedir? Burada. İddia edildiği gibi ne gibi bir davranış içinde bulundunuz ki, böyle bir iddia söz konusu olmaktadır?
Soruyu okuduktan sonra, kâğıdı elime tutuşturdu. Bu soruya kısaca en uygun cevabı yazdıktan sonra gidebilirsiniz, dedi.
Soru kâğıdını alıp tekrar tekrar okuduğumda, sanki başımdan bir kazan kaynar suyu döktüler.
Bana hiçbir yerde, hiçbir zaman bu soruyla ilgili bir soru sorulmamıştı. Nasıl oluyor da bu müfettiş, bana akıllara durgunluk veren böyle bir soru soruyor. Sorulan soruyla ne gibi ilginiz olup olmadığını, yazınız, diyebiliyor? Bu davranışını anlamakta güçlük çektim. Müfettişin bu sorusuna o kadar sinirlendim ki, siz nasıl olur bana böyle bir soruyu yöneltirsiniz? Böyle bir soru sorgulamamda bile, bana sorulmadı. Siz kime veya kimlere hizmet ederek böyle bir soru sorabiliyorsun? Böyle bir hareketin hiçbir zaman içinde yer almadığım halde, nasıl böyle bir soru sorarsınız. Siz kime ve kimlere hizmet etmektesin? Ben sizi gerçek Atatürkçü bir Müfettiş diye tanımıştım. Ne yazık ki yanıldığımı, şimdi anlamış oldum! Kaldı ki neden böyle bir soruya ihtiyaç duyduğunu, hâlâda anlamış değilim, dedim.
Bu sert çıkışıma, Müfettiş donup kalmıştı.
Benim yapacak bir şeyim yok, Milli Eğitim Müdürlüğüne hakkınızda yapılan ihbar gereği, bende bu soruyu sormaya ihtiyaç duydum. Çünkü hakkınızda yapılan ihbarlar bu yöndedir. Vali Beyin söylediklerini duydunuz. Vereceğiniz cevap pekte önemli değildir. Tekrar diyorum, bir iki cümleyle cevaplayın gidin, dedi.
O anda anladım ki Müfettiş Bey bu kumpasın bir parçası olmuş. Tutukluğum süresince o kadar işkence gördüğüm halde, karşıma böyle bir soru çıkmamıştı. Bu soruya iki cümleyle cevap vermem, benim yeniden başıma iş açmam demek olacaktı. O düşünceyle sert çıkış zorunda kaldım.
Sayın Müfettiş Bey bana sorduğunuz bu sorunuz, maksadınızı açıkça ortaya koymaktadır. Benim böyle bir fiilin içinde olamayacağımı bildiğiniz halde, nasıl böyle bir soruyu iki cümleyle cevaplayıp gideyim. İçinde olmadığım bir fiilin iftirasını soruyorsunuz. Bu sorunun cevabına, ben böyle bir işin içinde bulunmadım deyip, geçiştirilemez. Bu nedenle bana bir daktilo ve dört kopyalı ve yeteri kadarda kâğıt getirmenizi istiyorum, dedim.
Müfettiş, hayır hiçte gereği yok. Vali Beyin emrini duydunuz. Siz zaten göreve başlayacaksınız, dedi.
Tabi ya başlamasına başlayacağım ama ya senin bu sorun başıma iş açarsa ne yapacağımı söyler misin, Sayın Müfettiş Bey?
Sayın öğretmenim, benim kesinlikle size karşı bir art niyetim ve düşüncem yoktur. Bu konuyla ilgilendirip, benimle ilgili aklına yanlış bir düşünce içinde olmayınız lütfen, dedi.
Kusura bakmayın, sizinde gerçek yüzünüz ortaya çıktı. Bu soruyu bu şekliyle gördükten sonra, sizin neyinize güveneyim ki? O nedenle bu sorunuzun karşılığını tam anlamıyla yazıp, ibreti âlem için arşivinizde kalmasını istiyorum. Dahası arkamda işlemediğim bir suç varmış gibi, bir uzantı bırakmakta istemiyorum. Siz benim istediğim, daktilo ile yeteri kadar kâğıt getirin ve gerisine karışmayın. Eğer istediklerimi hemen getirmezseniz, gidip durumu Sayın Vali Beye anlatırım bilesiniz. Bu çıkışım üzerine gidip istediğim daktiloyu ve kâğıtları getirmek zorunda kaldı.
O kadar doluydum ki üç saat içinde, beş sayfalık bir savunma yazdım. Bir kopyasını, müfettişe aslı gibidir, tarafımdan verilmiştir diye, imzalatıp aldım.
Müfettiş Bey yaptığı yanlışlığa pişman olsa da, iş işten geçmişti. Çünkü kurmuş olduğu tuzağa düşmedim. Yapmış olduğum savunma karşısında şaşırıp kalmıştı.
Sizin böyle bir savunma yapacağınız aklımın ucundan bile geçmezdi. Nedenine gelince, hukuki yollar dâhil, her türlü örneklemeyle dolu bir savunma yazmışsın. Kutlarım hocam dedi.
DEVAM EDECEK
Mürsel ADIGÜZEL
Eğitimci Yazar ve Şair