11. BÖLÜM VE 1. KISIM
BEŞ AYDA OLUP BİTENLER
Kırk günlük çile gerilerde kalmasına rağmen, bu kez de öğretmenlik görevimden, açığa alınmıştım. Okuldan ve öğrencilerimden uzaktım. Kendime iş bulup çalışmam gerekirdi. Benim açımdan, ilerisinin nasıl olacağı pekte aydınlık değildi. Evde oturup kalmam pekte yakışık almıyordu. Bu nedenle birtakım işleri yapabileceğimin hazırlığı içindeydim. Bir yandan da öğrenci velileri ve komşular geçmiş olsun ziyaretine gelip gidiyorlardı. Komşuların haricinde, her konuda iş birliği içinde olduğum cami imamı İbrahim yanımdan ayrılmaz olmuştu. Tek kırgınlığım birlikte çalışmış olduğum öğretmen arkadaşlarımdı. Korktukları için olsa gerek, geçmiş olsuna bile bir hafta sonra gelebildiler. Onların bu davranışlarını pekte önemsemede, çok gücüme gitmişti. Nihayetinde geldiklerinde, hiç bir şey olmamış gibi ikramda bulundum, sonrasında öğrencilerimizi görmek içinde birlikte oku la gittim. O gün öğrencilerle hasret giderdim. Öğretmenlerle birlikte öğle çayı içtik. Sonrasında, hakkımda neler söylendiğiyle ilgili bilgiler aldım ve bilgi aktardım. Bir takım yasal işlemler tamamlanıncaya kadar, açığa alındığımı ve bu nedenle olacak ya bir müddet göreve başlayamamağımı söyledim. Okulda bulunmadığım süreler içersinde nelerin olup bittiği sorup sorguladım. Öğretmenlerin anlattıklarından çıkardığım sonuca göre, bana kumpas kuranlar, hâlâ aleyhimde çalıştıklarını öğrenmiş oldum. Zaten bu tür işlerde ne olursa olsun birtakım uyuyanlar harekete geçerler. Zaten ben bu tür gelişmelerin olabileceği tahminlerini hissediyordum. “Su uyur, düşman uyumaz” sözü aklıma geldi. Demek ki Hâlâ birileri benim sonumu getirmek için yeni planlar kuruyor. Öğretmenlerle yapmış olduğum sohbet içinde çok bilgiler edindikten sonra, okuldan ayrılıp, eve geldim. Okulda edindiğim bilgiler ışığında, yeni gelişmelere karşın yeni tedbirler almam gerektiğini anlamış oldum. Bu tür sözlerin ve dedikodu mahiyetindeki olumsuzlukların aslını öğrenmek ve gerekli tedbirin alınması adına vakit kayıp etmeden karakol komutanıyla görüşmek üzere, jandarma karakoluna gittim. Karakol komutanına, söylentilerle ilgili endişemi aktardım. Benimle ilgili ve bana zarar verecek bir durum söz konusu olup olmadığı hakkında bilgi sahibi olup olmadığını öğrenmek istedim. Kendisinden benimle ilgili söylentiler üzerinde ve yaşadıklarım hakkında ayrıntılı şekilde konuştuk. Konuşmamız esnasında, benimle uğraşanların bir kaçı hariç, daha başka kimler olabileceği hakkında bilgi sahibi olup olmadığını sorup soruşturdum.
Komutan, bu konuyla ilgili isimler üzerinde fazla bir şey söylemedi. Tek söylediği, bazı insanlar seni kendine hasım görmektedir. Anlamadığım kadarıyla orta yerde bir durum var, o da sen her kesin yardımına koştuğun halde, neden seni çekemiyorlar bilemiyorum. Sizin birilerine ne yaptığınızı bilmem ama öğrendiğim kadarıyla, o gibilerinin içinde beslediği bir kin mevcuttur. Aslında sizin daha çok üzülmenizi istemem ama, bunu biliniz ki yine birileri Şahnalar Tabur Komutanlığına bir ihbar dilekçesi götürmüş olduğunu öğrendim. Ancak, yapılan ihbarın içinde yer almış olsaydınız, Tabur Komutanı öncelikle seni yakalamamızı isterdi. Tabur Komutanı Binbaşı seni tanımaz ama sana karşı özel kin besliyor. Adam sapına kadar M.Hareket Partisine hayranlık duyan birisidir. Ne hikmetse seni çok farklı anlatmışlar. Ben seni tanıdığım kadarıyla, vatan ve insan sever bir öğretmensin. Elinden geldiğince herkese iyilik ve insanlıktan başka yaptığın bir kötülüğün yok. Lakin senin bundan sonra bu bölgede kalıp görev yapman, başına bela açar. Kendine yeni bir yol haritası çizersen, sağlık ve selamete ulaşırsın, dedi.
Bende kendisine teşekkür ettim ve ayrıldık. Bu insani davranışının çok önemli bir uyarı olduğunu kavradım. Eve gelir gelmez, eşime durumu izah ettim. Buradan gitmemin hayırlı olabileceğini söyledim. Sonrasında gerekli hazırlığı yaptım. Sabahın erken saatinde valizimi alıp, yola koyuldum.
Bir gün sonra İstanbul’a geldim. Kartalda ikamet eden kız kardeşim Sebiyet’e misafir oldum. Kız kardeşimin eşi Kartal’da icra memuruydu. Ben her sene ona ve onun arkadaşlarına kendime ait olan arılarımdan elde etmiş olduğum, çiçek balı götürüyordum. Götürmüş olduğum balın tamamı çiçek balı olduğundan, çok beğeniyorlardı. Böyle olunca eniştem her yıl bal siparişlerini alıyordu. O senede yüklü bir sipariş almış. Siparişin miktarını ve yerleştirme biçimini iletmeye çalışmış olsa da, bana ulaşamamış. Eniştem eve geldiğinde, balları getirip getirmediğimi sordu?
Bende, sizden haber bekledim, o nedenle şimdilik bal getirmedim. Eğer istek varsa gidip getiririm, dedim. Eniştem, yaşadığım olayları bilmesine rağmen, o konuda hiçbir söz söylemedi. Bir an önce gidip bir ton bal siparişini temin edip getirmemi istedi. Kime ne kadar bal verileceğine ait, sipariş listesini verdi. Benim tutuklandığımı bilmesine rağmen, iyimserlik göstermiş ve siparişi almıştı. Benimle ilgili hiçbir hususu arkadaşlarına anlatmamıştı. Ne bileyim, anlatmış olsaydı ve ya benim durumumu öğrenmiş olsalardı, sipariş verirler miydi bilemiyorum? Kim bilir beklide bal almaktan imtina ederlerdi. Başıma gelen bu vaka nedeniyle, arıların ürettiği balın son durumunu da doğru dürüst bilmiyordum. O nedenle çok büyük endişelerim vardı. Ama bu endişemi enişteme anlatmadım. Eniştem bazı arkadaşlarından balın parasını almıştı bile. Derhal gidip siparişi getirmemi istedi. Hemen de telefona sarıldı ve Karsa giden otobüsten gidiş yerimi ayırttı. Yarın bir an önce gidip balı hazırlayıp getiriyorsun. Eğer gidip balı getirmemiş olursan, bunu bil ki çok mahcup olurum, dedi.
Ben niçin geldiğimi ve içinde bulunduğum durumu ve şartları kendine aktarmadan, peki yarın gidip istenilen balları getireceğim, sen hiç merak etme. Ben listeye göre ayarlamaları yaparım, sorun olmaz, dedim.
Eniştem buna çok sevindi. Ya yoksa mahbup olacaktım, dedi.
Merak etme, birkaç gün sonra balla burada olurum. O nedenle erkenden kalkıp terminale gittim ve Kars’a hareket ettim. İkinci günü Kars’a vardım. Aynı gün bir taksi kiralayarak, köye gittim. Yakınlarıma sakın ha, geldiğimi hiçbir kimseye söylemeyin, dedim. Durumu anlattım, hemen de ağabeylerimle birlikte, arılardan balları almaya başladık. Benim kovanlardan aldığım balları, hanım ve yengelerim içeri götürüyorlardı. Ekrem abim de balları asalara yerleştiriyordu. Bu işlem yaklaşık olarak beş saat gibi bir zaman sürecinde hallettik. Etrafın temizlenmesi falan derken, nerdeyse sabaha yakın çalışmalarımız bitti. Güneş henüz doğmuştu, akraba olan Nuri’ye haber saldık. Kamyonuyla eve kadar gelmesini istedim.
O da kamyonuyla gelerek, istediğimiz şekilde hazırlamış olduğumuz bal kasalarını kamyonuna yükledik. Vakit kayıp etmeden yola revan olup, Kars’a geldim.
DEVAM EDECEK
Mürsel ADIGÜZEL
Eğitimci Yazar ve Şair