2.BÖLÜM, 10.KISIM
Adigüzel ile Gülçiçek’in aşklarının devamı.
Bu konuşma ve talimattan sonra, Gül çiçek odasına kapanır. Şaşkınlık içinde nasıl hareket edeceğini ve ne yapacağını bilemez duruma gelir. Haftalarca doğru dürüst ne yemek yer nede su içer. Git gide yemeden içmeden kesilir. Beti benzi sararıp solmaya başlar. Annesinin aşırı ısrarlarına rağmen, aşkından vaz geçmeğe bir türlü gönlü razı gelmez. Gülen gözleri gülmüyor. Her gün biraz daha yüzünün allığı solup gitmeye başlıyor. Bir aylık bir zaman içinde dayanacak gücünün kalmadığını hisseder. Sonunda aklına, Adıgüzel’ verdiği söz aklına gelir. Son görüşmelerinde eğer babam beni vermeye razı gelmez ise, bende seninle el ele verip kaçarım, dediği aklına gelir!
Gülçiçek, yaşadığı odadan çıkıp gidebilmesi imkânsızdı. Ama tek güvendiği birisi vardı, o da hizmetçisiydi. Bu düşünceler içinde olduğu bir anda, hizmetçisi odasına gelir. Düşüncelerini hizmetçisine aktararak, yardım ister. Söyleyeceklerini gidip Adıgüzel’e anlatmasını talep eder.
Hizmetçisi, bu görevin ciddi ve tehlikeli bir görev olduğunu, yakalandığı takdirde kendisi içinde kötü günlerin başlayabileceğini söyler.
Gülçiçek, bu söz üzerine suratını ekşitir. Yüzünü duvara doğru döner.
Hizmetçisi Gülçiçek’in bu haline çok üzülür ve sonunda dayanamaz, Gülçiek’i kucaklar, suratını asma ne olur der. Arkanı dönme, tamam, başıma ne gelirse gelsin, senin için her şeyi yaparım. Senin yolunda ölürsem de gam yemem. Tamam, nasıl dersen o arzu ve isteğini yerine getireceğime söz veriyorum. Yeter ki sen huzur içinde sevdalına kavuş, diyor.
Gülçiçek, hizmetçisinin bu davranışı üzerine, boynuna geriye dönerek, hizmetçisinin boynuna sarılır ve yanaklarından öper. Söyleyeceklerimi yazıp hazırlayacağım. Götürüp vereceğine inanıyor ve sana çok güveniyorum, demeyi de ihmal etmez.
O günden sonra, hizmetçi kız her gün şatodan çıkmanın yolanlını aramaya başlar. Sonunda kimselerin olmadığını gördüğü bir gün, gizlice dışarı çıkar. Doğruca pınarın yolunu tutup gider. Tam pınara yaklaştığı zaman, Han’ın adamlarının o alanlarda gezindiklerini görür. Hemen de çiçek toplamaya başlar. Bu gayret ve çaresizlik içinde tekrar şatoya döner. Ogün pınarın başına gitmesi başarısızlıkla sonuçlanmasına, çok çok üzülür. Durumu Gülçiçek’e söylemez. Çünkü söz vermişti ve sözünü tutmaya kararlıydı.
Adıgüzel ise her sabah erken kalkar ve her zaman yaptığı gibi hazırlığını yapar çobanların ihtiyaçlarını alıp götürüyordu. Geriye döndüğünde, pınarın başına gelir ve akşama kadar oracıkta bekleyip duruyordu. Gözünü yoldan ayırmadan dalıp dalıp gidiyordu. Akşama kadar beklemesine rağmen, ne gelen ne giden olurdu. Bin bir kötü düşünce içinde eve dönerdi. Son görüşmesi ve adamların kovulmasının üstünden bir aylık bir zaman geçmişti. Hanın evinde ne olup bittiğini çok merak etmekteydi. Her gün aralıksız pınarın başına gitmesine rağmen, yinede gelen giden yoktu. Kendini çaresizlik içinde hissediyordu. Bu duruma çok üzülüyordu. Olup bitenlerden habersizdi. Bu durum nedeniyle İçi içine sığmaz olmuştu. Kendince beklemeye son dediği ve Gülçiçek’ten umudunu kestiği gün, bir kez daha pınarın başına gelip beklemeye başlıyor.
DEVAM EDECEK.
Mürsel ADIGÜZEL
Eğitimci Yazar Şair