15. BÖLÜM VE 8. KISIM
MAHO’NUN DRAMI
Sevgili okurlarım, bu dıram 1968 tarihinde Van’ın, Ozalp ilçesine bağlı olan Çamurlu köyü İlkokulu öğretmenliğim sırasında, köyün ağasından dinlediğim bir öyküdür. Ancak bu öyküdeki şiirler, öyküye uygun olarak, tarafımdan kaleme alınmıştır.
Lalizer, yazmaya başladığı mektubu yazıp tamaladıktan sonar, döşeğinin altına koyar ve uyur. Erken kalkar kalkmazda doğruca ağaya gidip oğlunun başına gelenleri anlatır. Bu nedenden ötürüde Maho’nun hastalandığına inandığını sözlerine ilave eder. Sonrasında oğluna yazmış olduğ mektubu postaya verilmek üzere ağadan rica da bulunur.
Ağa hasretin başına gelenlere üzülsede, Maho’nun durumunun kötüye gittiğne ve ilaçlarında bir yarar sağlamadığına üzüldüğünü, Lalizer’ede elinden ne gelirse yapacağını ve mektubuda postaya göndereceğini söyleyerek, Lalizer’I evine gönderir. Sonrasında hizmetkârını çağırarak, mektubu postaya görtürüp vermesini söyler.
Hasret arkadaşlarıyla kahvaltıdan yeni kalkmıştı ki, posta denildi. Bunun üzerine hemen kapıya koştu. Postacı bak kardeş burada en sık mektubu gelen sen olmaya başladın. Bahşişimi isterim bilesin, diyor.
Hasret‘i artık hapishanede duymayan ve öyküsünü öğrenmeyen kalmamıştı. Bunlardan biriside mektubunu getiren kardıyandı. Hasret mektubun geldiği gün sevincinden ne yapacağını şaşırır. Kardıyan müjdemi isterim, yine sana mektup getirdim demesi üzerine koşarak kapıya gider ve cebinden çıkardığı bir lirayı uzatır. Al kardeş helâlın olsun, der.
Postacı gülerek, yok kardeş şaka ettim olur mu hiç, kesinlikle almam. Ama almış sayıyorum der.
Hasret emencik mektubu açar. Ben mektup yazmayınca babam meraklanmıştır mutlaka diye içinden geçirmeye başlıyor. Bakalım bu kez ne yazmıştır, diye de mırıldanır. Ne var ki yazılan şiirin altında annen diye yazması, kendisini şaşkınlığa çevirir. O anda babasının öldüğünü düşünür. Çünkü gelen mektupların annesinden gizli yazıldığını biliyordu. Duygulandığı kadarda kahırlanır. Koşup yatağının üzerine oturarak, başını iki eli arasına alarak hüngür hüngür ağlamaya başlıyor.
Bu ağlamasına arkadaşları dayanamaz, başına toplanırlar. Ya mektubun geldi sevinmen yerine, ne oldu da ağlıyorsun, diyorlar.
Hasret, mektubun annesinden geldiğini. Hem de çok duygulandığını vede babamdan gelmemesi, onun ölmüş olabileceği hissine kapıldım. Kederlendim ve onun üçün ağlıyorum, diyor.
Arkadaşları, hasret’i teselli ettikten sonra, sazcı sazı eline alarak baba ve oğul türküsünü okumaya başlıyor. Böylece Hasret’in morali yerine geliyor. Sonrada annesinin yazdığı mektubu arkadaşlarına okumaya başlıyor. Mektubu okuyup bitirdikten sonrada, hadi arkadaşlar şimdi de ana oğul mektuplaşması başladı. Bakalım ben ne yazacağım. Hadi beni rahat bırakın, anama cevabı mektubunu yazayım diyerek masanın başına oturur.
Arkadaşları da hep birlikte alkış yaparak, yerlerine gidip otururlar. Hasret’te mektubunu yazmaya başlar. Mektup tamamlandıktan bir gün sonrada her zaman olduğu gibi kardıyana teslim eder.
GELDİM GELELİ
İçimde esiyor annem hasretin
Gözümde tütersin geldim geleli.
Mektubunu aldı garip Hasret’in
Her gün okuyorum geldim geleli.
Sana hasret oldum ekmek tuzuna
Başımı bir daha koysam dizine
Seyrine doyamam baksam yüzene
Her gün bakıyorum geldim geleli.
Saçlarım ağarıp belim bükülse
Ağzımdan dişlerim bir bir dökülse
Yırtılan bağrımın içi sökülse
Her gün söküyorum geldim geleli.
Bulutla savaştım şimşek parladı
Yıldırım dans etti ateş harladı
Baharım kış oldu başım karladı
Her gün yakıyorum geldim geleli.
Her söze inanıp sakın dinleme
Üzülüp ağlayıp n’olur inleme
Yaşam gerçeğini yanlış anlama
Her gün akıyorum geldim geleli.
Gönlünü ferah tut ümitle bekle
Direncin yitmesin güne gün ekle
Kuzucuk kalbinde elinle yokla
Her gün saklıyorum geldim geleli.
DEVAM EDECEK
Mürsel ADIGÜZEL
Eğitimci Yazar ve Şair