15.BÖLÜM VE 7. KISIM
MAHO’NUN DRAMI
Sevgili okurlarım, bu dıram 1968 tarihinde Van’ın, Ozalp ilçesine bağlı olan Çamurlu köyü İlkokulu öğretmenliğim sırasında, köyün ağasından dinlediğim bir öyküdür. Ancak bu öyküdeki şiirler, öyküye uygun olarak, tarafımdan kaleme alınmıştır.
Şefik ağa, Maho’nun hastalanmasına çok üzülür. Bundan sonra evinde her hangi bir iş yapmadan, git evinde istirahat et. Seni yerine bir başkasını görevlendireceğim, diyor..
Maho, ağanın bu sözüne daha çok üzülür. Aklından geçen o ki, ağa artık bizi istemiyor. Bundan sonra ne yaparım diye telaşa kapılıyor.
Şefik ağa durumu fark edince, ya Maho ne oldu şimdi de betin benzin soldu, diyor.
Yok, ağam bir şeyim yok dese de, üzüldüğü her halinden belli olmaktaydı.
Şefik Ağa, bak Maho, benim sana bir sözüm var, seni bu evden başka bir yere göndermeyeceğim. Gençliğin bu evde geçtiği gibi, yaşlılığında bu evde geçecek. Şimdi hiç telaşlanmadan evine git istirahat et. Ben çağırmadan da bir daha konağa gelme. Hastalığının dermanı neyse onu da halledeceğim, diyor.
Maho, çaresizlik içinde kalkıp evine gidiyor. Sonrasında, başına gelenleri eşi Lalizer’e anlatıyor.
Lalizer üzülse de yapacak bir şeyleri yoktu. O günden sonra, Maho evinden çıkmaz olur. Aklı dengesi her gün biraz daha gidip gelir. Üstünü başını yırtar, zaman zaman çalışanları bile tanımaz duruma gelir.
Ağa her ne kadar doktorlara götürüp göstermiş olsa da, derdine derman bulamaz. Ağanın tek çaresi, Lalizer’i de hizmet dışı bırakmak oluyor. Bundan sonra eşlerime değil, Maho’ya bakacaksın diyor.
Böylece karı koca evlerinin dışına çıkamaz olurlar. Yemek vakti geldiğinde, Lalizer gidip yemeklerini alıp getiriyor ve evde birlikte yiyorlar.
Ağa ise, Maho’yu çok sevdiğinden, yanına gelen misafirlerine çay ikramı yapıldıktan sonra, bir bardak çay da Ali-Maho’nun hatırı için, için diyor.
Ali, ağanın kardeşinin oğludur ve Maho’yla yaşıttır. Mahoy’yla birlikte büyümüşlerdir. Bir birlerini çok sevdiklerinden, çevrede ikisinin adı birlikte anılmaktadır. Bu ad evlere gelen misafire çay ikram edildiğinde, son bardak çayda, Ali-Maho hatırı için içilir. Bu nedenle çok yerde bu ad yaygın bir biçimde söylenmektedir.
Ağanın misafirlerine çay ikramı sonunda Ali-Maho hatırı için bir bardak çay daha için söylemesi, dalga dalga her yöreye yayılıyor. Ali-Maho’yu tanımayan kişiler, Ali-Maho’nun hatırı sayılı bir kişi olduğunu sanıyorlar. Maho’nun adı o günden sonra Alimaho olarak anılmaya başlanıyor. Maho’nun hastalığı git gide ilerlerken, oğlu Hasreti dilinden düşürmez olur.
Hasret her zamanki gibi koyuş arkadaşlarıyla güle oynaya vakit geçirdiği bir anda, posta sesini duyar. Hemen de kapıya koşar. O kapıya koşarken arkadaşları da onunla birlikte koşarlar. Gayeleri hasret’in babasından nasıl bir şiir geldiğini duymaktı.
Hasret mektubu alr almaz acele okuduktan sonra, hüzün dolu bakışlarla arkadaşlarının yüzüne bakar.
Arkadaşları ise mektupta neler yazıldığını merak ederler. Ne olur hadi oku dinleyelim diyorlar. Sonrada masanın etrafında oturup, Maho’dan gelen şiiri dinlemeye başlıyorlar.
İçlerinden birisi zaman zaman saz çalıyor ve gamlarını dağıtıyormuş. Maho şiiri okunduktan sonra, arkadaşı hemen söze girerek, hasret izin verirse ben bu şiirleri besteleyip sizlere okumak istiyorum, der.
Hasret, hayır olmaz veremem dese de, arkadaşlarının ısrarlarına dayanamaz ve sonunda kabul eder. O günden sonra koyuş daha bir başka koyuş olur. Artık Maho’nun oğluna yazdığı şiirlerle, Hasret’in babasına yazdığı şiirler çalınıp söylenmeye başlıyor.
Bu koyuşun eğlenceli ve hareketli durumu hapishane müdürüne ulaşır. Müdür o koyuşta bulunan saz çalan şahısla birlikte Hasret’i huzuruna çağırır. Durumun bütün inceliğini öğrendikten sonra, Eğer savcı beyden izin alabilirsem, ayda bir gün bütün mahkûmlara konser verme sözünü alıyor. Her ikisini geriye gönderdikten sonra, doğruca savcının makamına giderek, Maho ve sazcıyla görüştüğünü anlatıyor.
Müdürün konser düşüncesi üzerine, savcısı uygun görür ve hemen de konser hazırlıklarına başlanıyor. Kısa bir zaman sonrasında, ilk konserlerini vermiş oluyorlar. Konserde söylenen türküler, mahkûmları eğlendirse de, üzüntü duyanlarda olur.
SÖYLE OĞUL HASRET NE ZAMAN BİTER
Bir düzen kurmanın peşine düştün
Gencecik yaşında dağları aştın
Yemeğe içmeye aşına koştun
Söyle oğul hasret ne zaman biter.
Yoksulluk boynumu bükük eyledi
Derdimin üstüne çok dert yükledi
Annen gözü yolda her gün bekledi
Söyle oğul hasret ne zaman biter.
Tarlamız olmadı ekin ekeyim
Bahçemiz bulunmaz fidan dikeyim
Maraba olmuşum nere gideyim
Söyle oğul hasret ne zaman biter.
Bağrıma taş basıp bekleyeceğim
Mektubun koynumda saklayacağım
Yitmesin bir daha yoklayacağım
Söyle oğul hasret ne zaman biter.
Annende duasın eksik etmiyor
Kuşağını açıp yere yatmıyor
Gözümüzde tütersin aklım yetmiyor
Söyle oğul hasret ne zaman biter.
Suç bende gönderdim yaban diyara
İçimde açıldı koca bir yara.
DEVAM EDECEK
Mürsel ADIGÜZEL
Eğitimci Yazar ve Şair