Korkunç doğa olaylarından birisi de yangındır. Yalnız zamanında müdahale edilirse büyümeden kurtulma şansını yakalayabilirsin. Bu kurtulmada mutlaka hasar vardır. “Yangın” beynimize öyle işlemiştir ki, önlenemeyen ve önüne geçilemeyen bir felaket.
Genelde evlerle ilgili yangın olaylarının zamanı olmaz. Yaz veya kış fark etmez her mevsimde gerçekleşir. İlçemizde kış mevsiminin ilk aylarında ev yangınları görülüyordu. Beynimiz de o günlerin sinyallerini veriyordu.
Orman yangınının kış mevsiminde olması mümkün değildi. Yaz aylarında ise yaylalarda çok az rastlanırdı. Az rastlanan yangınlardan birisi de kara orman yangınıydı.
Kara orman, adına yakışır sıklıktaydı. Ladin ağaçları o kadar sıktı ki, ağaç altları gündüz dahi karanlıktı. Onun için bu bölgeye kara orman deniliyordu. Kara ormana ince uzun ağaç kesmek için gidilirdi. Kesilen ağaçlar ormanın ayıklanmasına neden oluyordu.
Kara ormana gittiğimizde çam sakızı çoban armağanı toplardık. Çam sakızını ağaçların gövdelerimde arardık. Bulduklarımızı torbamıza koyardık. Çam sakızı çiğnemeye çok uygundur. Çünkü belli süre çiğneyebilirsin. Sonra kurur, atarsın. Dişleri temizlerken, yıkanmış gibi olur.
Kara ormanın kenarlarında saz çayırı bulurduk. Çayır ineklerin sevdiği ottu.
Ağaçların kurumuş olanını kesip odun ederdik. Obaya yakın olduğu için, genelde o bölgeden odun ihtiyacımızı sağlardık. Kara ormanla böyle bir yakınlığımız vardı.
İki üç gün yaylada görülmemiş sıcak oldu. Gün içerisinde rüzgâr da sıcak esti. Otlar kurudu, ormanın dökülen iğne yaprakları da kurudu. Evlerde durulmuyordu, herkes ormanın serinliğine kaçıyordu. Böyle bir günde kara ormandan duman yükseldi. Duman gittikçe arttı, karardı ve gürleşti.
Obada aileler ne yapacağını şaşırdı. Evlerin üzerine ateşin külleri düşmeye başladığında insanlar panik yaptılar. Herkes kara ormana koştu. Orman yangını büyümüş korkulacak bir durum yaratmıştı. Çocuklar öteye beriye koşuşturuyor ama elinden gelen bir şey yok. Fakat evlerin üzerine su dökülüyordu. Sürekli ıslıyorlardı. Ormanın büyük bir kısmı yandıktan sonra yangına müdahale başladı. Ekipler daha fazla büyümemesini ve evlere sıçramamasına çalıştılar.
Öğleden sonra yangın kontrol altına alındı. Fakat evler devamlı ıslanıyordu. Rüzgâr ateşle ilgili parçacıkları her tarafa dağıtıyordu. Korkulan olmadı ve evler kurtuldu.
Öğleden sonra yorgun ve yürüyemeyecek kadar hâlsiz düşen insanlar çimende oturdular. Su taşıyanlar devamlı çatıyı ıslıyorlardı. Sıcak rüzgârdan korkuluyordu. Bu arada obadan birisinin bağırdığı işitildi. Önce kimse aldırmadı, sonra ilgilenen bağırmanın geldiği eve vardılar. Adam orman yangınında kaçarken, ayağına dal batmış.
Acısı öyle büyük ki, bağırıyor, bayılıyor ve ayılıyor ve bağırmaya devam ediyor. Adamın bağırması çocukların da ilgi odağı. Adamı evinin dışına alıyorlar. Herkes orada, biraz anlayan dalın battığı ayakla ilgileniyor. Adamın ellerini kollarını ve bacaklarını iyice bağlıyorlar. Bağırma içler acısı ve peşinden bayılma.
Adam bağlandıktan sonra steril ve uyuşmayı sağlayacak ilaçları kullanarak az da olsa canının yanmaması sağlanıyor.
Bıçak biletildikten sonra dalın geçtiği kısım yarılıyor ve dal çıkarılıyor. Dalın çıkmış olduğu yer temizleniyor. Bu müdahale en az beş saat sürüyor. Adam zaten baygın hâlde ağzından ses çıkmıyor. Yüzünden kan çekilmiş, elleri, ayakları sararmış bir durumda çimende uzanmış yatıyor.
Olaya katılanlar çeşitli yorumlar yapıyor. Yara büyük ve çok az ilaç etkisi var. Bekleyip görelim diyorlar. İki üç saat olduğu yerden kaldırmadılar. Akşam karanlık çökmeye başladığında onu sırtlayıp evine bıraktılar.
İnsandan bu kadar ses çıkacağını söyleseler inanmazdım.
Adamı evine bıraktıktan sonra soğuk tuş etkisi yapan bir haber obaya yayıldı. Haber şöyle; kara ormanı yakan bu adamdı. Önce inanmak istemedik. Sonra güvenilir arkadaşların ifadelerine göre gerçekten ormanı yakanın bu adam olduğunu öğrenince dalın ayağına batmasını hak ettiğini söylediler.
Adam ormanı yakıyor ve kaçıyor. Akılsız insan ne düşünmüşse, kaçarken yakınlarına kara ormanı yaktığını söylüyor. O sırada yanan ormanın adına dal peşine düşüyor ve ayağına batıyor. Bayma öyle basit değil, ayağının altından batan dal karşıdan çıkıyor.
O kadar canı yakarsan senin de canın yanar.
Hasan TANRIVERDİ