Bir kentin sahip olabileceği en değerli varlıklardan biri sosyal sermayedir. Sosyal sermaye; toplumun sahip olduğu normlar, kurallar, ağlar, iletişim ve karşılıklı güven olarak tanımlanır. Ülkemizde sosyal sermayenin en doğal halini komşuluk ve mahallelilik kavramlarında görmek mümkündür. “Komşular yahut mahalleli bilincine sahip insanlar, yardımlaşma ve dayanışma ağlarının ihtiyaç halinde işletilebileceği bilincindedir. Bu durum kısmen ortak hayat alışkanlıklarının getirisidir. Kurulan komşuluk ilişkisi ortak hedefler, algı ve sorunların çözebilme yetisi,, dayanışma, paylaşım ve mütekabiliyet esasları; norm, yaptırım ve emniyet alanları, yakın sosyal ilişkiler, aile, akrabalık, dostluk gibi mahremiyet ilişkisi üretmesi gibi daha pek çok başlık altında incelendiğinde sosyal sermaye potansiyeli anlaşılmış olur.”(Koyuncu, Komşuluk Kültürü, 2013 : 154-158) Sosyal sermayenin geliştirilmesi için stratejiler üretilmesi ve planlar yapılmalıdır. Yeterli sosyal sermaye birikimine sahip olmayan kentlerde katılım ve işbirliği girişimleri başarısız olur.
Şehirler farklı amaç ve hedefleri olan kesimleri barındırdığından ihtiyaç, istek ve beklentiler farklılaşabilmektedir. Potansiyel çıkar çatışmalarının düzeni bozacak noktalara ulaşmaması için yönetişim sistemlerinin bu amaç doğrultusunda geliştirilmelidir. Çatışmalarda çözüm; katılım, uyum ve kentsel aktörlerin işbirliği ile mümkündür.
Kentin bileşenleri ile beraber stratejik planlama içinde olmasının yansıra geleceğin kenti çok sektörlü olmak zorundadır. Çok sayıdaki sektörlerden birinde imaj yaratılmalı ve uzmanlaşılmalıdır. Nasıl ki moda deyince Paris ve Milano, sinema filmi deyince Hollywood, karnaval deyince Rio akla geliyorsa aynı mantık diğer geleceğin şehirleri için de işletilmelidir.
Eğer geleceğin kentlerinin tasarlanması ve planlanmasına ait bir dayanıklılık göstergesi oluşturmak ve ölçeklendirmek gerekse idi ve ben bu göstergeleri oluşturmayı amaçlasa idim nasıl bir liste oluştururdum diye düşündüm yazımı kaleme alırken. Hazırlık aşamasında okuduğum kaynaklardan edindiğim bilgiler ışığında oluşan şahsi düşüncelerim ve önem dereceme göre liste oluşturup sıralarsam tablo şöyle olacaktır:
*Toplumun en küçük yapı taşını yani nitelikli insanı yetiştirmek… (Eğitim, aile, kadın, çocuk-genç, sosyal koruma, kültür-sanat, çalışma hayatı, spor, sağlık, adalet, güvenlik, temel hak ve özgürlükler, sivil toplum kuruluşları, sosyal güvenlik, kamuda nitelikli insan, e-devlet uygulamaları, kamuda stratejik yönetim)
*Yenilikçi ve çağı yakalamış üretim… (Aile bütçesi tasarrufu, bilim, teknoloji, tarım, gıda, fikri mülkiyet, büyüme, istihdam, turizm, enflasyon, para politikaları, mali piyasalar, maliye politikası, SGK, kamu işletmeciliği, yatırım politikaları, KOBİ’ler, enerji, madencilik, ulaştırma, lojistik, inşaat ve türev sektörleri)
*Nefes alınabilen mekânlar ve yeşil çevre… (Toprak ve su kaynakları yönetimi, afet yönetimi, güvenli gıdaya erişim, sürdürülebilir kalkınma, bölgesel gelişme ve rekabet gücü, mekânsal gelişme, konut hakkı, kentsel altyapı, kırsal kalkınma, mahalli yapı, kentsel dönüşüm)
*Iyi geçinen olurken ulusal çıkarların baş tacı edilmesi… (Bölgesel işbirliği, komşu idari yönetimler ile iyi ilişkiler, küresel kalkınma gündemine katkı, uluslararası işbirliği kapasitesi)
SONUÇ
Aslında yazıların sonuç bölümünde kısa kısa başlıklar halinde ana metin özet alınır ve metinde vurgu yapılan sorunsallara öneriler/tavsiyelere yer verilir. Ancak kaleme almayı amaçladığım konunun geniş ve çok kapsamlı olması, konulara özet biçimde ve önerileri ile birlikte yazıda yer vermiş olmam tutum değişikliğine gitmeme sebep oldu. Bu sebeple sonucu kısa fakat anlam içeren ve de çokça dile getirilen o ünlü Kızılderili cümlesi ile tamamlamak istiyorum.
“Son ağaç kesildiğinde, son ırmak kuruduğunda ve son balık tutulduğunda beyaz adam paranın yenmeyecek bir şey olduğunu anlayacak ama o zaman iş işten geçmiş olacak.”