Kentlerin gelişimindeki en ciddi tehdit unsurları ekonomi ve işsizliktir. Sermaye birikimi ve iş altyapısı sağlanamamış kentlerde ekonomide gelişme ihtimali zayıflar. Bazı kentlerde ise iş kültürünün ve nitelikli girişimciliğin gelişmemiş olması kentin varlığını ve sürdürülebilirliğini ciddi biçimde tehdit eder. Bu durum ekonomik büyüme, sosyal ilerleme ve istihdam arasındaki bağın kopmasına neden olur. Devamında ise kötü konutlaşma, kalitesiz eğitim, sağlık-ulaşım- bilişim-iletişim vb. gibi hizmetlere erişim zorlukları getirir. Sorunların “kader” olarak algılanmayarak çözüme kavuşması kent yöneticileri ve vatandaşların el birliği ile hareket etmesini gerektirir. Bölgesel ve yerel ölçekte yeni iş yaratılması demek; endüstrisi yetersiz ve az sayıdaki geleneksel sektörde yapılanmış kentlerin kriz ve durgunluklardan korunması demektir. Kentlerin geleceği dengeli ekonomik gelişmeler ve faaliyetlerin adil bölüşümü üzerine kurgulanmalıdır.
Aşırı yayılmaya izin vermeyen yerleşim alanı ile geleceğin kenti, kent alanında ve etrafındaki doğal yaşam çevresine duyarlı ve bütünleşik “Kapsayıcı Kent” olgusunu ele alırken üzerinde durulması gereken en önemli hususun kentin geleceğinin bu günden planlanması olduğudur. Geleceğin planlanmasındaki yapılacaklara ana hatları ile bakarsak şu başlıklar bizi karşılar.
Tarihi mirası korumak bir tür gelecek tasarısıdır. Çünkü kapsayıcı kent turizmi destekleyen bir anlayış olduğundan turizmle türeyerek istihdam yaratan yan sektörler ekonomik gelişim ve istihdam oluşturacak ve işsizliği azaltacaktır. Bu durum cebine para giren kentlinin ihtiyaç piramidindeki bir basamağı atlamasını sağlayacaktır. Geliri artan kentli yaşadığı çevreye karşı daha duyarlı ve sorumluluk sahibi bir paydaş olacaktır.
Rüzgâr ve güneş enerjisi kullanımı ve çeşitliliği için teşvik sağlanmalıdır. Ekolojik olarak kendine yetebilen, güvenli ve temiz gıdaya erişimi güvence altında olan kentin ve kentlinin direnci artacaktır. En temel ihtiyacın gıda olduğu göz ardı edilmemelidir.
Hava kirliliği, atık miktarı ve su kullanımında kişi başı kullanım miktarında düzenleme yapabilmek de geleceği tasarlamaktır. 2014 yılındaki ölçüme göre kişi başı günlük atık su miktarı 181 lt’ dir ve ekonomik gelişmenin sınırlayıcı etkeninin doğal servet olduğu kabulü ile bu servetin korunması geleceği planlamak ile eş değerdir.
İklim değişikliği kırılganlığı arttırdığından atıkların etkin bertarafı ve değerlendirilmesi, yeniden dönüşümü, çevre için küresel ortaklıkların kurulması, karbondioksit emisyon oranının kişi başı artışının önlenmesi, ozon tüketen maddelerin kullanımında önlemlerin sıkılaştırılması da gelecek tasarımıdır.
Geleceği inşa edebilmek için geleceğimizi emanet edeceklerimizin yani çocuklarımızın eğitimi en önemli noktadır. Tüm çocuklar ilköğretimini eksiksiz almalıdır. Gelecek nesli yetiştiren ilk öğretmenin anne olduğu unutulmadan kız çocuklarının eğitimi olmazsa olmaz konumuna erişmelidir. Kadın-erkek eşitliğinin sağlanarak kadının konumunun güçlendirilmesi, çalışma ekonomisine kazandırılması lazımdır. Tarım dışı sektörlerdeki ve parlamentodaki kadın milletvekili sayını arttırarak toplumsal cinsiyet eşitliğini geliştirmek gereklidir. Öğrencilerdeki matematik başarı düzeyine göre kişisel alanların tespiti ile eğitime yön verilmesi, dersliklerde makul sayıda öğrencinin eğitim alması, öğretmen başına düşen öğrenci sayısının standartlar seviyesine çekilmesi, eğitim içinde verilen temel sağlık ve fen bilimleri dersleri ile HIV, AIDS, sıtma gibi salgın hastalıklar hakkında detaylı bilgi verilmesi eğitimin ayrılmaz bir parçası olarak addedilmelidir. Sağlık konusunda gebelik ve önleyici tedbirler ve üreme sağlığına erişimin sağlanarak devamlı kılınması, aile planlaması konusunda istikrarlı olunması, doğum öncesi bakımın her kadına ulaştırılması gereklidir. Devamında anne sağlığını iyileştirmek, bebek, anne ve çocuk ölümlerinin azaltılması için öncelikle doğumların sağlık personeli tarafından yapılması ve düzenli takip gereklidir ki bu konular geleceğin planlanmasına dahil olan demografik kanadı oluşturur.
Afetlere karşı direnç için olası tehditlere karşı (su baskını, sel, deprem vb) önlem alınması şehri güçlü kılar. Örneğin deniz seviyesi yükseldiğinde ikamet riski artacak direnç ters orantılı olarak azalacaktır. Doğal afete karşı önlem almayan enerji ve kaynaklarını afet sonrası tüketen ülke güçlü olamaz. Aşırı yağış için altyapı gelecekteki yayılmayı karşılayabilecek nitelikte olmalı buna göre planlanmalıdır. Efes Antik Kenti’nde bulunan kanalizasyon borularının çapını gördüğüm andaki şaşkın halimi hayatım boyunca unutamam. Bir Murat 124′ ü rahatlıkla kullanılabilecek kadar geniş çaptaki kanalizasyon boruları bize gösteriyor ki; altyapı penceresinden şehrin geleceğinin tasarlanması eskilerin de uyguladığı bir anlayıştır.