Amerikalı ünlü yazar Mark Twain üç çeşit yalan olduğunu ifade ettikten sonra; “Yalanlar, kahrolası yalanlar ve istatistikler” şeklinde yorum yapmıştır. İngiliz siyaset adamı Churchill ise istatistik konusunda “Üç türlü yalan vardır, küçük yalan, büyük yalan ve ‘istatistik!” şeklinde yoruma yer verirken istatistiğe dayandırılmış yalanlara/yanıltılara dikkat çekmişlerdir. (İslamiyet de yalanı en büyük günahlardan biri olarak görmektedir. Yalan ve iman aynı anda aynı bedende olamaz.)
1– İstatistik aslında bir bilim dalıdır. Günümüzde istatistik bilimi, bilgisayar mühendisliğinden finansa, elektronik mühendisliğinden fizik bilimine; birçok bilim alanının temelini teşkil etmektedir. İstatistiksel analizin, bilimsel ve nesnel olması için, iki husus oldukça önemlidir. Bunlardan ilki toplanan verilerin güvenirliliği, ikincisi ise yeterli sayıda verinin toplanmış olmasıdır.
a) Toplanan verinin sayısına bağlı olarak, varılan sonuçtaki hata payını belirli oranın altına indirgemek mümkündür. Bu literatürde “güven aralığı” olarak da adlandırılır. Bu durum, fazla matematiksel analiz girmeden, basit bir örnekle şu şekilde açıklanabilir;
Hilesiz bir para atıldığında tura gelme olasılığı %50’dir. Eğer bu olasılık sadece bir gözleme bağlı olarak belirlenirse tura gelme olasılığı ya %0 (yazı gelmiştir) ya da % 100 (tura gelmiştir) olarak hesaplanır. Dolayısıyla sadece bir deneye bağlı sonuçlar yanıltıcı olabilir. Ancak deney sayısı arttırılıp, toplam tura gelme sayısına bakıldığında, bu olasılığın %50’e, yani gerçek değerine, oldukça yakın olduğu görülecektir. Bu örnekle vurgulanmak istenen husus şudur ki eğer veriler bilimsel olarak toplanmışsa, yani yeterli sayıda ve güvenilir ise, varılan sonuç gerçeğe oldukça yakın olacaktır. Dolayısıyla istatistiksel bir analiz ile gerçekçi sonuçlara varılabilmesi için verilerin alanında uzman ve yetkili kişilerin uygun gördükleri yöntemler doğrultusunda toplanması ve yine bu verilerin konusunda yetkin kişiler tarafından öznellikten uzak matematiksel metotlar ile irdelenmesi gerek ve yeter koşullardır.
b) Sonuç olarak bilimsel normlara uygun olarak yapılan istatistiksel analizlerde sonuçlar kişilerin yorumuna bağlı olarak değişmez. Bir diğer deyişle paranın tura gelme olasılığı herkes için %50’dir. Ancak hilesiz paraların yanı sıra iki yüzü tura olan hileli paralarda kullanıldığında isteğe bağlı olarak tura gelme olasılığını % 80-% 90 çıkarmak mümkündür.
2– 2018 yılına göre başta sebze fiyatları olmak üzere gıda ürünleri fiyatlarında % 100’e ulaşan artışlar oldu.
a) Sanayiden tarıma, sağlıktan ulaşıma tüm ekonomik faaliyetlerimiz dolara bağlı. Tarımda kullandığımız ilacı, gübreyi, tohumu, sanayide kullanılan kömürden, demir cevherine birçok hammaddeyi, ara mamulü, yedek parçayı, makine ekipmanı, ulaşımın ana gider kalemi akaryakıtı, sağlıkta ilaçları ve tıbbi malzemeyi, dolar vererek ithal ediyoruz. Bir başka ifade ile ülke içinde kullandığımız birçok malın fiyatı dolar kuruna göre belirleniyor.
b) 2018 yılı mayıs ayında 4 TL olan dolar 2019 yılı mayıs ayında 6 TL’yi geçerek % 50 oranında arttı. Son yıllarda enflasyon hesaplama yönteminde yapılan büyük değişiklikler sonucu aynı süre içinde TÜİK verilerine göre ise ülkemizde enflasyon % 19 oranında artmış görülüyor?
c) Kişi başı milli geliri hesaplarında son yıllarda büyük değişiklikler yapıldı. Yeni hesaplama modelleri ile bir günde kâğıt üzerinde, milli gelirimizde 80-90 milyar dolar artış sağlandı?
d) Ülkemizdeki işsiz sayısının 1 milyon arttığı, istihdam edilen insan sayısının azaldığı, üretimin düştüğü, ülke ekonomisinin küçüldüğü, ücretli çalışanların, emeklilerin, esnafın, serbest meslek erbabının dolar bazında gelirleri % 30’a varan oranda düştüğü ortamda, kişi başına ortalama milli gelirimizde ise bir azalma olmadı, 10.000 dolar olarak sabit kaldı. (Bu arada dolar milyoneri sayısı 83.947, TL milyoneri 192.903 oldu)
e) Tek veriye dayanan, hileli para kullanma olanağı olmayan, istatistik bilgiler ise özenle halkımızdan saklanmaktadır.
f) İşsizlik ödeneği başvuruları 2018 yılı Ağustos ayında 106.213, Eylül ayında 140.164, Ekimde 168.220, Kasımda 207.563, Aralıkta 211.351, 2019 yılı Ocak ayında ise 257.451’e yükseliyor. İşsizlik ödeneği başvurulan 2019 yılı için Sayın Maliye Bakanımızın 2,5 milyon yeni istihdam hedefinin içinin ne kadar boş olduğunu, buna karşılık işsizliğin her ay artarak, kartopu gibi büyüdüğünü göstermektedir. (Gerçi bu durum iktidarın umurunda değildir. Onların tek derdi, her yola başvurarak İstanbul’a sahip olmaktır.)
g) İşsizlik ödeneği başvurulan ile ilgili en son Şubat ayı istatistiklerini önce yayımlayıp, daha sonra web sitesinden kaldıran İŞKUR, daha sonra yayınladığı Şubat ve Mart ayı bülten ve istatistiklerinin içinden, hem işsizlik ödeneği başvurularını, hem de ödenen kişi sayısı ve ödeme miktarını çıkardı. Böylece İŞKUR, Türkiye İstatistik Kurumu’nun işsizlik rakamlarına baz teşkil eden öncü rakamları da kamuoyundan gizlemiş oluyor. Çünkü her ay yapılan işsizlik maaşı başvurulan, aynı zamanda o ay ne kadar kişinin işsiz kaldığını gösteriyor.
3– Maalesef siyasetin bütünüyle egemen olduğu kuramlarda, istatistikler bilimsel veri olmaktan çıkıp, korkunç yalanlara dönmektedir. Korkunç yalanlan veri kabul eden bir ekonominin ise başarıya ulaşma şansı yoktur. Ve ne yazıktır ki (31 Mart Seçiminin iptali dahil) AKP iktidarının her şeyi yalana dayanmaktadır. Bu yüzden başarı şansları sıfırdır. Zira, AKP’nin tek sermayesi yalandır. Ve İstanbul belediye seçimleriyle ilgili devamlı yalan uydurmaktadırlar.
a) Mübarek Ramazan’ı devamlı gerilim, iftira, suçlama, tehdit ve kumpaslarla, çok çirkin yalanlarla zehir ettiler. Zaten ekonomik çöküntü, işsizlik ve sefillikten perişan olmuş toplumu, bir de düşman kamplara böldüler. Ne can güvenliği bıraktılar ne de mal güvenliği. Her gün bir saldırı yapılıyor ve saldırganlar serbest bırakılıyor. Sonra da AKP Genel Başkanı ve İçişleri Bakanı, “İfade hürriyetleri” ve “Erdoğan’ın ülkesinde (?) herkesin konuşabildiğinden” bahsediyor. Ülke Hitler Almanya’sına ve Stalin Rusya’sına dönmüş, hala masal anlatılıyor. Vadeli ve şartlı tövbelerden bahsediliyor.
b) Ve Binali Yıldırım, “Mağdur olan benim. Çaldılar demeye mecburdum. Zira sesimi duyuramazdım” diyebiliyor. Hala iftiralarını sürdürüyor. “Katakulli” diyebiliyor. “Ülkede kendilerinden başka kadro olmadığını” söyleyebiliyor.
Pes doğrusu…