Istanbul doğumluyum. Bir zamanlar Ege’nin incisi Kuşadası ise Baba memleketim. Ve bu kez bu yazımı bir Mimar ve Şehirplancı olarak değil bir Kuşadalı olarak yazıyorum.
Bazı yapılar vardır, yapıldıkları şehre çağ atlatırlar, onu çekim merkezi yapar, ona cazibe katarlar. Örneğin Avustralya’nın Başkenti Sidney’i Dünya’ya tanıtan İskandinav Üstad Mimar Jorn Utzon’un tasarladığı Sidney Operası böyle bir binadır. Kervan geçmez kuş uçmaz bir kent olan Ispanya’nın Bilbao’su ABD li Üstad Mimar Frank Gehry nin Guggenheim Müzesi ile adeta bir turizm merkezi olmuştur. Yalnızca bu binayı görmeye gelenler milyonları bulur…
Kuşadası Kongre Merkezi tasarlanacağı zaman benden de bir proje istemişlerdi. Orada işlerinin nasıl yürüdüğünü bildiğim için bu çağrıyı çekince ile karşılamıştım. Nitekim korktuğum başıma geldi. Belediye den, Vilayet ten bu taleplerini yazılı hale getirmelerini istedim, yapmadılar. Dayanamadım ekibimle son 5 gün sabah akşam çalışıp ön projeyi Kuşadası’na gönderdim. Ancak yapılacak projenin daha önceden belli olduğunu da sonradan öğrendik. Belediye, Vilayet bir teşekkür mektubu dahi göndermedi ve, neticeten, benim KOMER projem de güme gitti.
Inşaatın son aşamaya geldiği bu günlerde kendi projemi sizlerle paylaşıyorum.
Alp’in KOMER’inin temel özellikleri şunlar idi:
1. Yapı bir simge oluşturmalı, Kuşadası’nı cazibe merkezi haline getirmeliydi,
2. Arsa deniz yönünde eğimli bir çanak şeklinde olduğundan proje bunu dikkate almalı hafriyat en alt düzeyde tutulmalıydı,
3. Fuayeler, kabul salonları, yemek salonları, resepsiyon mekanları deniz ve Kuşadası manzarası yönüne açılmalı, sahneler ve kulisler arka tarafa konuşlanmalıydı.
Ancak, inşa edilen proje bunların tersini yapmış:
.Bence simgesel niteliği, temsil karakteri yetersiz. Çatısı sanayi yapılarını andıran bir metal örtü ile kaplanmış.
Arsa eğimi dikkate alınmamış, bina düz arsaya oturuyormuş gibi planlanmış. Toprak hafriyatına bir servet harcanmış ve binanın arka kısmı arsada gömük kalmış.
.Deniz, manzara ve Kuşadası yönüne sahne, kulisler ve servis mekanları alınmış. Böylece tesis Kuşadası’na sırtını dönmüş. Atrıca, doğusundaki ana yoldan yemek ve davet mekanlarının ışıltıları da görünümüyor.
Kuşadası bir zamanlar Türkiye turizminin amiral gemisiydi. Fransızlar Ülkemiz de ilk ‘Club Mediterrannee’yi Kuşadası’na kurmuşlardı. Kruvaziyer limanı, uluslararası marina, Efes Antik Kenti, Meryem Ana Evi ve diğerleri Kuşadası’nı Dünya turizminin göz bebeği haline getirmişti. Ancak bizler bunun kıymetini bilemedik, ilkel ve hormonlaşmış bir şehircilik ve mimari ile güzelim Kuşadası’nı bitirdik. Diğer birçok turizm merkezimize yaptığımız gibi…
KOMER Kongre Merkezi gibi elimize sonradan gelen, Kuşadası’nı yeniden çekim merkezi haline getirebilecek fırsatları da böyle harcadık. Kuşadası Belediyesi artık vizyon projeler ortaya koyamaz ise bir dönem daha Kuşadası’nın kayıp hanesine yazacaktır.