İnsan kendi dünyasında yaşantısını devam ettirir ve bu dünyaya kolaylıkla kimseyi dahil etmez. “Kendi dünyamda mutluyum, dünyam başıma yıkıldı, dünyamda sevdiklerimle beraberim.” Gibi ifadeler boşuna söylenmez.
İki komşu veya iki kardeş kapılarını kapatıp içeri çekildiğinde, dünyaları da artık insanlara açık değildir. Sevdikleriyle beraber olsa da dünyası yine de belli ölçülerde kapalıdır. Eş ve dostlarıyla yaşantısının kesişen noktalarında kabul görür. Ancak yaşantısındaki kesişim noktalarının çok olması, dünyasına sevdiklerini daha kolay kabul edebilir anlamına gelir.
Kesişim noktaları çok olan ve bu noktalara vurgu yaparak yaşantılarını şekillendirirler se aynı dünyada kalma şansları artar. İki ailenin sevmedikleri komşularını çekiştirmede bir araya gelebilmeleri. Bunun gibi birçok konularda ortak duyguları kullanırlar. Bu sayede dünyaları aynı yörüngede döner. Farklı noktalara geçtiklerinde ise düşüncelerinde uyumsuzluk yaşanacağı için, beraberlikleri yürümeyecektir. Bu noktada ailelerin veya insanların gizemli yanı, uyuşmadığı noktada susmalarıdır. Öyle ki, vücut dilini dahi karşıdakine hissettirmezler. Herkes kendi dünyasını yaşamak ister.
İki aile veya iki insan aynı yörüngede dönebiliyorsa, ortak görüş ve hissediş noktalarındaki değerlendirmeleri benzerdir. Benzerliğin hep böyle kalacağını sanırlar. Çünkü bu kişi veya aileler, uyum yapmadıkları noktalarda uyku taklidi yaparlar. Böylece ortak olmayan noktaları geçiştirirler.
Uyku taklidi yaptıkları noktalardaki ilgili tabloların incelenmesinde farklı düşüncede oldukları görülecektir. Farklı düşüncelerin ortaya çıkmaması için, uydurdukları yalana öncelikle kendileri de inanacaktır. Böylece kendilerine göre ortak dünyalarına sığınacaklardır. Sığıntı insanlar tanıdık çevreden uzaklaşırlar. Çünkü yalanla devam ettirdikleri yaşantıları, insanı kendini sorgulamaya götüren uyarı niteliğindedir. Yine de dünyaları dönmeye devam eder. Devam eder ama, çocuğun oyunu köpeğin saldırısına kadar devam ettiği gibi bu durumda çevresel etkiler de ortak dünyalarını ayırır. Onun için insanları ortak dünyada tutmak zordur. Böyle bir olguyu insan mühendisleri tayin etmede başarılıdır.
Onun için, siyasiler küresel anlamda insan mühendisleriyle çalışırlar. İnsan mühendisleri kelime ve kavramlarla insanları yörüngelerine almak ve onlara uyku taklidi yaptırmakla yükümlüdürler. Uyku taklidi yapanlar; duymadım, görmedim ve bilemedim gibi kelimelerinin arkalarına sığınarak yörüngelerinde kalmalarını sağlarlar. Bunlar özgürlükten, akıldan noksan ve köle ruhludur. Ayrıca bunlar, düşünmekten alıkonmuşlardır.
Bu konuda siyasiler, kelime ve kavramlarla insanları ortak yörüngeye oturturlar ve uyku taklidi yapar duruma getirirler. Böylece isteklerini gerçekleştiren reaya oluştururlar. Ayrıca tüm manevi değerleri kullanarak beyinlerini uyuştururlar. Amaçlarına ulaştıklarında, kendileri saraylarda yaşarken, sürü hâline gelen toplum ise aklını kullanmayacağı için, sarayın peşinde sürünecektir. Atın parlaması gibi bir şey. At parlamıştır, bundan sonra gözü hiçbir şey görmez. Gözler kör, kulaklar sağır ve duygusuz olarak reaya yörüngelerinde dönerler.
Dün yapılan yolsuzluklara, bugün yeniler eklenmedi mi? Eklenir çekinmezler. Dün deniz feneri, ihlas, Yimpaş, ak bil ve kombansan gibi soygunların peşine bugün neler eklendi sayamam. Bu noktada akıl tutulması yaşamamak için, uyutulan ve beyinleri dumura uğratılmış insanların varlığına dikkatinizi çekmek isterim. Uyuşturulmuş insanların başlarındakilerin konuşmaları, insanlığa sığmaz. Böyle olduğu hâlde hiçbir şey yokmuş gibi davranmalarının nedeni başka nasıl açıklanır. Marsa bulvar yolu yaptık dense inanan bir insan yığını olan reaya.
Dünyanın gerçek yörüngesine giren insanlar, aklını kullanan ve düşünüp sorgulayanlardır.
Hasan TANRIVERDİ