Ahmet Güner Sayar hocamız bize ; ”Olaylar bizden büyük arkadaşlar.” derdi. Birde ”Ekonomi narh siyasetini , baskılamacı siyasetleri sevmez.” derdi.
Onun dediklerini , dertlendiklerini anlamak için başımıza öyle çok ekonomik krizler geldi ki bu ülke de keriz olduğumuzu bize kanırttıra kanırttıra öğrettiler.Türkiye , iktisadını , ekonomik bozulmalarımızı defalarca test etmek , tecrübe etmek imkanına sahip olduk. Efsunlu gibi alıştık . Acı patlıcan olduk. Canımızı patlatana kadar tecrübe ile tarihin tekerrürünü yaşadık. Şahit olduk.Nefes alamaz hale geldik.
Neo Osmanlıcılığıda gördük ; ”Osmanlıcılıktan kaçıp Türkleşmek ,İslamlaşmak , muasırlaşmak üçlemesini de ülkü edinenlerden olduk.’.Abdülhamit’i sevdik , marangoz padişahımızın sanatkarlığını her alanda bilir idik .Padişahımız çok yaşasın diye devletimizin ömründen verir olduk.
Türkiye’de Cumhuriyet öncesi ve sonrası Türk İktisadının siyaset tarafından belirlendiğini hepimiz çok iyi bilmekteyiz. Osmanlının çöküşünün de iktisadın siyaseti belirleme gücünün etkin kullanılması yerine iktisadın argümanlarınca siyasetin pranga altına alınışını da gördük.
Abdülhamit’in en büyük yanılgısı sebep ile müsebbip arasında doğru tanımlamayı yapamamış olmasıdır. Danışma meclisi hüviyeti taşıyan meclisin lağvı imparatorluğun mahvının sebeplerinden biriyken o meclis içindeki çeteleri tespit etmek yerine meclisi ilga ederek kökünden kestiği ağacın bir gün gölgesine ihtiyacı olacağını unutmuştur. Adı ne olursa olsun İslam öncesi kurultaylarımız , sonrası divanlarımız , meclislerimiz toplumun aklının ve vicdanının idareye yansımasından başka bir şey değildi.
Son anayasa değişimiyle uygulamada başımıza gelen en büyük felaket iktisadi olmaktan ziyade siyasi. Meclisin zayıflatılması , denetim fonksiyonunu yitirmesi ve meclisin ülkenin üst aklı olması işlevi tamamen köreltilmiş. Meclis 600 tane tasmalı örtülü atanmışın el , kol ve ayaktan yoksun bırakılmışın ağırlandığı bir tiyatral kurum haline dönüştürülmüştür.
Tarih tekerrür etmese de istibdat aklının insan zihninde yarattığı tahribatlar dün Duyunu Umumiye , bugün ise McKinsey adı altında müstemleke valiliği emrine girmemize müsebbip olmaktadır. Ülke denetimli idareden yoksun kalınca el oğlu gelip kendi denetimini kendi yapacaktır. ”Borç alan emir almaya da alışır.”
Türkiye’nin en yapısal sorunu emeği güç haline getirememe ” gücünü emeğinden alamamakta.” Hal böyle olunca da kapitülasyonlar, bağlı ve bağımlı dış siyasetler , ekonomik yetersizliklerle gelen geri kalmışlık , pasta büyütememekten doğan iç çatışmalar ülkenin makus talihi haline gelmiş.
İktisaden güçlü olamayan bir ülkenin ne zihnen , ne de idare , yönetim açısından güçlü olması düşünülemez. Hele hele adil olması asla imkan dahilinde değildir.
Türkiye, iktisadi olaylarını , tarihi gerçeklerini tam okuyamıyor. Gerekçe üreterek gerçeklerden kaçma peşinde. Mevcut yürütme , bir algı operasyonu , bir kaldıraç hareketi gibi gördüğü ekonomik elamanları ; özellikle dış unsurları iktisadi gidişatın su yataklarını değiştirmeye çalışan bir vurguncu , fırsatçı gibi göstermekteyken kendisi el altından ” benim siyasi ikbalimi koru ” ve ” uluslararası para aktörlerinin haklarını da vatandaşımı bana cephe almayacak şekilde dizayn et. ” diyerek tamamen ferdi çıkarların öncelendiği memleketin hiç bir yapısal sorununa baş koymayan menfaat üzerine tedavül edilmiş bir uygulama , yönetim ile karşı karşıyayız.
Bu veriler ışığında Türk Siyasetinin baş aktörü ve onun adamları olayların büyüklüğünü görmeyip ekonomiden , ekonomik sıkıntılara değinmekten çıkmış , azat edilmiş hissetmekteler diyebiliriz. Gerçekleri görememekteler mi yoksa gerçekleri yalan rüzgarı ile örtmeyi mi tercih etmekteler ? Anlamış değiliz. Gerçekleri söylemekten korkan bir hükumet etme biçimi halkını ve vatanını kaybeder.
Para olmadan , ekonomi ilmi olmadan tarihte mali çevrilme döngüsünü uzun sürdüren tek bir devlet yoktur.
Ekonomi olmadan , ekonomik verileri eciş bücüş kulllanarak akli ekonomik rasyonalara savaş açarak hiç bir siyasi irade varlığını sürdüremez. Parası olmayan , parası kalmayan baba evde aile bireyini bir arada tutamaz.
Görünen o ki tek adam , fonksiyonel olarak yeterli donanım ve eleman sunamamaktadır. Ülkenin gidişatı hiç iyi değil diyemeyen ; vakıaları iktisadi verilere algılatan bilim uzmanlarına itibar etmeyen lider başarısızlıkları örtbas etmede ve ortaya çıkan mali borçluluğu kaygısızca ödemede yabancı bir danışmana muhtaç hale gelmiştir.
Ülke samimiyetsizlikten güven duygusunu yitirdi.Bunu tesis etmeden diğer konuları da çözmeye çalışmak abesle iştigaldir.Ülkede bir dediği diğerini tutmayan , tutarsız ve aymaz , umarsızca laf söz eden bir önder ve arkasında şoğunu , samurayı , generali , kahramanı barındırmayan bir etkisizler topluluğu ile hiç bir mücadele başarı ile sonuçlanamaz.
Güvenin olmadığı yerde ne gerçekler söylenir ne de olayların büyüklüğü algılanır.Devletin bekasının halk ve hak olduğu ; çalışma şevki ile üretkenlik olduğu bilinmesine rağmen ulufe , kollama , manüpüle , aldım verdim ekonomisi ile idare etme işi yönetim değil ” idare ediverin beni ” akılsızlığıdır.Bu akıl ve izan yokluğu ülkemizin altımızdan kaymasına sebep olacak. Ülkede bir tek akıl değil birlik aklı olması gerekirken dehalara , insanüstülüklere tapınmak akılsızlığı , densizliği mahvımızın sebebi olacak. Sonuçta bu ülkede 80 milyon insan mahvolacak ,perişan olacak.
Aklı başında olmayanın işinde dirlik ,birlik olmaz. Türkiye’nin pansuman tedbirlere , yabancı ,yalancı paramiliter emanetçilere değil vatanperver halka ve içinden çıkan yiğitlere ihtiyacı var.
Türkiye insanı önce kendi geleceğini tayin için varolma sebebini sorgulamak zorunda.Yoksa teslimiyet içinde lider temelli idare hukuku baz olursa o liderin yaptığı her yanlış katlanarak tüm halkın imhasını ve ülkenin parçalanmasının yolunu açar.Tarih şahittir.Yakın tarihte de görüldüğü gibi tek adam rejimleri ,hukuk ve adalet nizamı tesis olmamış ,hak ve vicdanın ortak bir aklın etrafında konsensüs olmamış ,toplumun genel kabulünce irat buyurulmamış her uygulama , her deneme her hareket uful , batma getirmiş tüm toplumlara.
Modern demokrasiler daha doğmadan önce şura meclisi ile yöneten bir Hz.Muhammed’in ümmeti nasıl olurda denetimden kaçan , kaçınan bir tek adamın hala ülkede onca yanlışına , onca tutarsızlığına rağmen toplumun diğer aydınlanmış , entellektüel ,aydın kişilerince uyarılmaz ,uyandırılmaz . Anlamış değilim.
Ülkemiz iktisadi manada elden gitmedi ,Türkiye herşeyi ile kuşatılmış durumda .
Bunun sebepleri yapısal sorunlar yerine tüketimi , pahalılandırma ekonomisini diri tutarak toplumun sosyal dokusunun tahrip edilmesidir.
Ülke elden gitmeden Türkiye , halkı ve idarecisi ile birlikte yalan dolansız bir birliği yeniden tesis edecek altyapıyı kurmak zorunda.
GÜCÜNÜ EMEĞİNDEN ALMAYAN ÖZGÜR OLAMAZ.
emin orhan