Muhtar ihtiyar heyetini özenle seçmişti. Ne kadar neşeli, hayatı doya doya yaşamış ve sevecen insan varsa heyete almıştı. Muhtar, yönetimimiz neşe içerisinde çalışacak ve her konuya açıklık getirecek diyordu.
Heyettekiler genelde yaşlıydı. Onun için çok sık toplanmak istemeyiz demişlerdi. Toplantıya tüm köylüler katılacak ve şenlikli bir havada güzel bir gün geçirilecekti.
Açılış konuşmasını muhtar yaptıktan sonra, en yaşlıdan başlamak üzere konuşma yapıldı.
Birinci üye: Bağından bahçesinden hiç kopmamıştı. Bu yaşa kadar toprakla yoğrulmuştu. İki defa büyük oğlunun yanına gitmiş, bir gün durabilmişti. Yaşamın anlamını bilerek sabretmek gerekir. Ömür çileyle barışık olarak geçiyor. Bir toplumda çok konuşup da kendinizi basit duruma düşürmeyin. Söz gümüş ise sukut altındır. Çeliğin Murat’ın konuşmasından ne anlıyorsunuz. Ağzını açmasın, bir daha susmuyor.
İkinci üye: Zayıf hâliyle dinlenme nedir bilmezdi. Çocuk yaşta evin sorumluluğunu üzerine almıştı. “Evime ilaç girmedi.” Diyordu. Hayalinizi geniş tutun, Süs ve de gösterişe kapılmayın. Doğal hareket edin, başkası sizi ilgilendirmesin. Toprağınızı sevin ve çalışın. Kesinlikle bir şeyler üretin. Toprak bir fabrikadır, bir işletmedir bilesiniz.
Üçüncü üye: Uzun yıllar ana ve babasıyla birlikte oldular. Diğer üyeler gibi köy dışına çıkmadı. Çocukları okudu, doktor, mühendis oldular. Ailenin önemini iyi bilmekte. Çünkü bizzat yaşadım diyordu. Zaman en iyi hakemdir. Problemi olanın hakemliği zamana bıraksın. Gönüller hoş ve bir olsun. Gençlerin eğitimi için, gerekeni yapalım. Okuyan gençlerin önünü açalım. Köyümüzün çocuğundan birini ziraat mühendisi yapalım. Toprağımızın en iyi işlenmesini sağlayalım. Arkadaşlar bazılarınızın toprağına bakmasını beğenmiyorum. İşleri üstünkörü yürütüyorsunuz. İkinci toplantıda kimler yanlış davranıyor açıklayacağım.
Birinci üye: Evimizin eşyalarını nasıl yeniliyorsak, bahçemizi, çevremizi de yenilemeliyiz. Sebze ekeceğimiz toprağı temiz tutuyorsak çevremizi de temiz tutacağız. Yabani hiçbir otun büyümesine izin vermeyeceğiz. Meyvenin veya sebzenin yetişmesi için ne gerekiyorsa onu yapacağız. Ürettiğimizi satacağız. Kesinlikle ilaç kullanmayacağız. Muhtar da söyleyecek kahvede en çok iki saat kalabileceksiniz.
Muhtar: Ağabeyimizin dediği konuya açıklık getireceğim. İşi bırakıp yarın yaparım diyerek kahvede veya başka bir yerde zaman geçirmeyeceksiniz.
İkinci üye: Toprakla mücadelem zayıfladı. Bitkiler benimle sanki dalga geçiyor. Büyümesini istemediklerim aksine büyüyor. İşim onları koparmak oluyor. Sebzeleri dikmeden önce üzerlerin salıyorum inekleri ve hallediyorlar.
Çocuklar emekli olurlarsa geleceklermiş. O zaman bahçemiz düzelecekmiş, emekli olanları da görüyoruz. Bir işi istek ve arzuyla yapmazsan verim alamazsın.
Üçüncü üye: Öyle bir devir yaşıyoruz ki, toprak ikinci plana atıldı. Bu bir kültürel değişim. Değişimden ülke çapında yöneticiler gereği gibi yararlanamadı. Emekler boşa gitti. Toprağın verimi de geriledi. Çünkü toprağa bakılmadı. Toprak fabrika gibi işletileceği yerde, betonlaştırıldı. Bunun nedeni ise uygulanan sistem. Bugün büyük ülkelerin uyguladığı serbest piyasa ekonomisini biz uygulayamayız. Çünkü onlar dünyayı soyuyor. Onların küresel şirketleri istiyor, devlet destekliyor ve biz de uyguluyoruz yani soyuluyoruz.
Köylüm gözünüzü dört açın, fabrikalar satıldı. Düşünebiliyor musunuz onlar topraktan elde ettiğimiz ürünleri işlerdi. Şimdi özel sektörün elinde, yine işleyecek yine şeker üretecek ama yabancıların toprağından çıkan ürünleri işleyecek.
Muhtar: Bir ekleme yapayım dedi. Toprağımız satılıyor, o toprakta altın aranıyor bize de yüzde iki pay veriliyor.
Birinci üye: O kadar derin mevzulara kafam ermez. Yalnız her hâliyle iyiye gitmiyoruz. Allah sonumuzu hayır eylesin. Sormak istediğiniz varsa cevaplayayım.
Dinleyicilerden biri: Köylerin boşalmasını doğru buluyor musunuz, dedi.
Mehmet ağa anlattı doğru bulmuyorum. Toprak bir işletmedir, çalıştırılmalıydı. Betonlaşmanın girmediği yer kalmadı.
Köyden biri, muhtara, ürettiğimiz ürünleri satıyoruz ama elde etmek için çok masraf ediyoruz. Elektrik, gübre mazot ve benzin gibi. Bu durumda nasıl davranmalıyız diye sordu.
Muhtar: Ürettiğimizi çevre köylerle de uyum içerisinde olup doğrudan üreticiye ulaştırmanın yolunu bulacağız. Yoksa bu günkü sistem böyle bir hayırlı işi bize yaptırmaz bir yerde engel koyar.
Üçüncü üye: Her şey istediğimiz gibi olmuyor. Gülü koklarken bile dikeninden sakınıyorsun. Keyif çatmak, eğlenmek ve zevk almak için, ortam müsait değil. Hayat sıkıcı geldiğinde yaptığın işten bile zevk almıyorsun. Geçende elime lastik sapanı geçti. Çocukluğumdaki gibi zevkimi tatmin için çevreye taş fırlatmak istedim. Sapana taşı koyduğumda; o tarafta insan olur veya hayvan otlar diyerek taşı atamadım. Terzinin iğnesi kör olurmuş misali çocuğun taşı da kör ki, kimseye bir şey olmazmış.
Birinci üye: Sahip çıkma duygusunu diri tutmalıyız. Mutlu olmalıyız, şahsiyetli hareket etmeliyiz. Köklerinden kopmamak koşuluyla yeniliklere kucak açmalıyız. Doğayı sevecek ve sayacaksın. Konumumuz güzel her şey yetişiyor.
Tohumlarımıza sahip çıkalım. Yerli tohumdan başka tohum kullanmayalım. Bu hayatı kurallarına göre uygulamaktır.
Muhtar kapanış konuşmasını yaptıktan sonra herkes dağıldı.
Hasan TANRIVERDİ