Malum olduğu üzere,
Bütün dini ve milli bayramlar toplumların katılımı ile olur. Ne kadar geniş katılım olursa o kadar anlam ifade eder.
Bu yüzden,
İki dini bayramımızdan biri olan Ramazan Bayramını daha çok seviyorum.
Çünkü…
Katılım daha fazla… Kaldı ki,
Mazeretin olup tutamadığında bedelini ödemek gibi bir çıkış yolun da var.
İnanmayıp tutmayanları, hınzırlık yapanları ve erinenleri hesaba katmıyorum. Bayram yapmayı hak etmediklerine inandığım için onları bir kenarda tutuyorum.
Benim asıl üzerinde durmak istediğim Kurban bayramıdır.
Kurban nedir sorusunun cevabını defalarca okumuş, dinlemişsinizdir. Ve her yıl “nerede o eski kurban bayramları” serzenişlerini de yapmış ve duymuşsunuzdur.
Belli ki,
Hayatımız gibi Kurban Bayramlarının da anlamları değişmekte, ritüelleri mana derinliğini kaybetmekte…
Kurban ibadetini peygamberimizin tavsiyesi olan şu kuraldan yola çıkarak biraz irdeleyelim;
Peygamberimiz şunu tavsiye ediyor,
Kestiğiniz kurbanı üç parçaya ayırınız. Bir parçasını evinize, bir parçasını (zengin, fakir ayırmadan) komşu ve akrabalarınıza, üçüncü parçasını ise fakirlere dağıtınız.
Elbette insanlar kendisinin ve çevresinin mali durumuna, ihtiyaçlara göre bu parçaların miktarlarında azaltma veya çoğaltma yapabilirler[youtube id=”Video ID (örn. 2nyF0dymnT8)” width=”490″ height=”300″]. Bu da kurban bölüştürmenin makbul yönüdür.
Peygamberimizin burada gözettiği Kurbanın mana derinliğinin yanında, toplumsal ilişkilere de en az fakir ve fukarayı kollamak kadar önem verilmesidir.
Ve…
Kurban tedariki, hazzı, talaşesi… Kesimden sonra dağıtımı, evde kurban bayramı ile alakalı birtakım ananelerin uygulanması gibi ritüellerinin yaşanması…
Bu arada,
Kurban kesenle kesmeyenlerin benzer heyecanları duyması… Et paylaşımıyla komşuluk ilişkilerinin daha bir pekişmesi… Yoksulların yılda bir kere olsun etle alakalı tencerelerinin kaynaması… Yoksulun kendinden daha imkânlılara anlayışla bakması… Mali durumları yerinde olanların ise sorumluluklarını bir kere daha hatırlamaları Kurban Bayramının anlamının olmazsa olmazları arasındadır.
Eğer siz,
Kurban Bayramında kredi kartınızla bir cırt edip falanca hayır kurumundan telefonla kendinize bir de eşinize hisse alıp… Ve siz de falanca tatil köyünde keyif çatmaya gidiyorsanız;
Sitede nöbetçi kalan kapı komşunuzun Kurban Bayramını kutlamak zorunda kalması ona zulümden başka bir şey değil de ya nedir? Ve size buğz etmesin de ne yapsın? Evinde neşenin yerine hüzün hâkim olmaz mı?
Yine eğer,
İki sokak ötedeki garibanı Kurban Bayramında bile (bu cırttan dolayı) görmezden geliyorsanız, o fukaranın sizde dünya, ahiret vebali vardır. Ve bu dünyada hangi sistemle yönetilirseniz yönetiliniz… Ve iktidardaki partinin adı ister ak, ister kara… İster “gomonis”,isterse “kırk abdestli İslamcı” olsun, bu sistemi teşvik etmekle Kurban Bayramının toplumsal yararını anlamına layık sağlayamazlar.
Ancak,
Tarikat-cemaat fırsatçıları ve komisyoncuları ile turizmcilere çanak tutmuş olurlar.
Onun için ben derim ki,
Tez elden “horozdan kurban olur” fetvası verilip Kurban Bayramının herkes tarafından kutlanması sağlana… Yoksa yandı gülüm keten helvası.