Bir zamanlar zaman yoktu, yeryüzü boştu, gökyüzü bu derece görekemli değildi, gerçeği söylemek gerekirse şu masmavi gökyüzü yoktu; milyarlarca yıl önce bir karar alındı, bu kararı kim aldı, nasıl aldı, kimse bilmiyor ancak, birdiğimiz bir şey var ki ‘bir karar alındı, tüm kararları aşan, tüm kararları içeren ve bugünkü kararların ilki.’ Belki de bir toz parçası şöyle demiş olmalı ‘ben patlayağım ve büyükçe bir evren olacağım, tüm galaksilerin, gezegenlerin ve yıldızların evi olacağım.’ Yada daha mantıklısı, binlerce, milyonlarca evren daha vardı zaten baştan itibaren; birbirlerine paralel veya değil, çoklu yada alternatif bir sürü evren daha görkemli bir okyanusun üzerinde dalgalanıyordu. Bu evrenlerden biri ölünce, yerine yeni bir doğum yapıldı ve evrenimizin doğumu gerçekleşti. Evrenimizin doğum gününde büyük bir şölen olarak, Büyük Patlama gerçekleşti, buna Bilim İnsanları ‘Bıg Bang’ dediler. O andan beri içerisinde bulunduğumuz Fiziksel, yada Kuantum düzeyde tüm evrensel koşullar mecvuttur. Bilim İnsanları, yaptıkları gözlemler, Matematiksel hesaplar ve deneylerle bizlere evrenin kısa bir tarihini sunuyorlar. Bu bir bilgidir, tüm bilgiler üzerinde taçlanan!
Evrenin tarihi hakkında, evrenimiz hakkında tahminler ve kişisel hayal güçümüze göre daha bir çok tahmin yürütebiliriz.
I.Bir gün bir adam uyudu, rüyasında kelebeklerin, sineklerin ve kuşların uçuştuğu, atların, kurtların, çakalların kaçıştığı, insanların yarıştığı bir dünya gördü; bu dünya yalnızdı, o nedenle fazlaca gürültü çıkıyordu, adam uyandı. Tekrar uykuya dalınca olanlar oldu, uykusu o kadar derin, o kadar tatlı ve o kadar renkliydi ki, rüyasında milyarlarca yıldız, milyonlarca galaksi, binlerce canlı türü ve sayısız olaylar zinziri bulunca, artık uyanmak istemedi. O nedenle biz insanlar bu adam uyansın diye binlerce yıldır savaşıyoruz, kan döküyoruz, çığlık atıyoruz ancak, adamın umurunda bile değiliz anlaşılan. Çünkü rüyasında gördüğü düşünceleri ve fantezileriyiz sadece, gördükleri sadece tatlı bir rüyadır. O adamı o kadar çok sevdik, o kadar çok yücelttik ki, bizler de onu taklit ederek uyuyoruz. Rüyalarımız her nedense kısa sürmektedir, zira bizler sonuçta onun rüyasıyız ve bazen uyanıp bu rüyayı şenlendirmeliyiz.
II.Bir gün bir adam şarap içip güzel bir kadına tecavüz etti, kadın kendine gelip nehirde yıkanayım dedi. Kadının mayosuna takılı kalan bazı sperm parçaları nehre döküldü, balıklardan biri de bu sperm parçalarını yuttu; balık avına çıkan balık avcıları bu balığın da içerisinde bulunduğu bir sürü balık yakalayıp eve getirdiler. Çocuğun biri tedafüs eseri sperm yutan balıkla oynayıp tehlikeli patlayıcıların olduğu alana götürdü. Ve birgün bilinmeyen nedenlerle patlayıcılardan biri patlayınca, yeni bir evren oluştu. Böylece patlayıcılara karışan balık ile içerisinde bulunan spermden tüm canlılık alemi meydana geldi.
III.Zaman öncesinde sadece Ruhlar yaşarmış. Zamansızlık makamında en yüce mekam Tanrılar mertebesi denilen yerdi, kutsal olduğundan kimse giremezmiş oraya; Üst Tanrı hariç diğer Tanrı Çocukları ve bütün yarı tanrılar sadece alt merteberlerde yer alabilirdi. Üst Tanrı yaşlanıp ölünce Tanrılar arası çetin bir savaş başladı. Bu savaşın sonucunda Fizik Âlem yaratıldı, Tanrının çocukları, yarı tanrılar ve diğer tanrılar bu çetin hesaplaşmayı Fizim Âlemde devam ettirilme kararı aldılar, her biri bir Fizik Bedeni kullanacaktı, o nedenle dünya diye bir gezegen yarattılar. Ve aslında bizim bedenlerimiz, bu tanrıların birer savaş bineğidir.
IV.Zamansızlık makamında, Tanrı bütün ruhlar alemine büyük bir ziyafet düzenledi; bu muhteşem şenlik ve şölen gören gözleri kamaştırmaya yeterliydi, orada bulunan muhalif ruhlar bile kıskandılar bu şöleni, sonunda taktir ederek Tanrı’nın övgüsünü aldılar. Ruhlardan biri her nedense osurdu ve Tanrı kızarak hepsini bu yüce mertebeden kovdu, ceza olarak her birini bir bedene hapsetme kararı aldı; bitkilerden, hayvanlardan, insanlardan oluşan bir gezegen ile bu gezenin içerisinde bulunduğu evrenimizi oluşturdu. Ve biz insanlar, o mecliste osuran ruhun torunlarıyız; bu ruh bilinçli olarak kadın formuna sokuldu ki, erkek bedenlerin kontrolünde kalsın, hiç özgürleşmesin. O nedenle kadın her zaman edilgendir, her zaman becerilendir, beceren değil.
V.Bir gün iki çocuk Metafizik Âlemin en büyük nehrinin etrafında oyun oynarken, çocuklardan biri işedi ve bu işemenin sıcaklığından toprak, sava, su ile ateş karışımı manyak bir evren oluştu. Patlamada çocuklardan birinin penisi de nasini alarak canlıların atası oldu. Biz insanlar bu iki çocuğun oyunundan ibaretiz aslında, yapacak pek bir şey yok aslında. Tek çare bu çocuklardan birinin penisini geri vermemizdir; tam olarak 14 (on dört) milyar yıldır Metafizik Âlemde bunun mahkemesi yapılıyor, bu çocuk evrenimizi mahkemeye vermiş durumda; eğer mahkemede haklı çıkarsa evrenin sahibi olacak, yada evrenimizin yıkım kararı alınacaktır.
Anlattıklarım komik mi geldi? Doğrusu binlerce yıldır buna benzer hikayelerle büyüyor insanlık; Yunan Mitolojisi, Sümer, Akad, Pers, Hint, Mısır ve diğerleri, hepsinin ve herbirinin içeriği bu derece ilginç, komik, ama aynı zamanda sürükleyicidir. Çünkü biz insanlar, her birimiz kendi evrenimizi yaratırız. Gerçek olan bu!
Sevgiler, Saygılar…
M.Salih Özalp
Kişisel Web: www.metyus.co
Yazı Linki: www.yazarportal.com