Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ı ister sevin, isterseniz de sevmeyin, hakkını teslim etmek herkesin boynunun borcu.
Çünkü beğenseniz de beğenmeseniz de, devam eden devri iktidarında Türkiye, inanılması güç bir değişim geçirdi. Birçok alanda sular tersine aklamaya başladı.
Ülkenin rotası, bakış açısı, ekonomisi, dış politikası, tarihe bakışı, hatta hayalleri değişti. Azınlıklar ve Kürt politikası alt üstü oldu. İşkence ve faili meçhuller önemli ölçüde sona erdi.
İnanan inanmayan tüm kesimlerin çok sayıda sorunu ciddi oranlarda halledildi. Askeri esaret/vesayet azami ölçüde azaldı.
Elbette ‘her şey güllük gülistanlık bir hâl aldı’ falan demiyoruz. Gıda, tarım, tohum, sağlık, mimari, çevre politikalarını beğenmediğim herkesin malumu. Bürokratik zihniyet esaretinin önemli ölçüde devam ettiğinin de farkındayım.
Ancak eleştirilerimizi yaparken, doğrularını da takdir etmek bizim mükellefiyetimiz. Çünkü hakikatin üstünü örtmeye kalkmak, zulümlerin en büyüğüdür.
Bütün bunların en büyük faili kuşkusuz başbakan Erdoğan! Bunları nasıl başardığını 2002’den bu yana hep birden müşahede ettik. Ancak bizim gördüklerimiz buzdağının sadece küçük bir kesiti.
Başbakan’ın zaman zaman ‘kan ve gözyaşımızı içimize akıttık’, ‘kan kusuyoruz, ama kızılcık şerbeti içtik’ kabilinden cümleleri, hem bir sabrın, hem de yaşananların dışa vurumuydu.
Başarının anahtarı ise bu 11 yıllık süreçte yaşananlara karşı, ‘hiddet’ yerine ‘sabrın’ tercih edilmesiydi.
Önce ‘gezi kalkışması,’ sonra da ‘dershane kalkışması’nda bir kez daha gördük ki, bazı çevreler hâlâ Erdoğan’ı çözememiş. Siyaset tarzını birileri yeterince tahlil edememiş.
Bu, onların iyi bir gözlemci olamadıklarını göstermenin yanı sıra, kinlerinin akıllarının önüne geçmesi nedeniyle basiret bağlanması yaşadıklarını da gösteriyor.
Sert bir mizaca sahip olan Başbakan Erdoğan’ın gerektiğinde amacına ulaşmak için bir tahammül abidesine dönüştüğünü görememek, siyaset bilmemezlikten başka bir şey değil.
Kimi çevreler İsrail’i ve onun yandaşlarını bir ‘otorite’ olarak görüp, vatandaşı olduğu ülkenin devlet veya hükümetini ‘otorite’ olarak göremiyor ya da görmek istemiyor olabilirler.
Ellerindeki imkânların kaçıp gitmemesi için, küresel güçlere ilahlık gücü de vehmedip, Erdoğan’a diş geçirmek isteyebilirler. Hatta Erdoğan’ı gidici, küresel yapıyı ve kendilerini ise kalıcı olarak da zannedebilirler.
Tepeden başlamak üzere, iktidarı kasetle tehdit etmelerinin nedeni bu olabilir. Ama unuttukları bir şey var, yaklaşık yirmi yıldır bu toplum Erdoğan’ı sevdi ve her defasında daha büyük bir destekle güçlendirmeye devam etti. Erdoğan ise aşını soğuk yemeyi öğrenmiş bir lider.
Farz edelim ki, cemaatten seçkin birinin istenmeyen bir kaseti yayınlandı. Cemaat bunu, ‘bir kişinin hatası, büyük bir camiaya mal edilemez’ diye savunacak. Ak Partili birinin böyle bir kaseti çıkarsa da, “ah işte gördünüz mü, Erdoğan’ın adamları böyle” diye manşetler atacaklar. Evet, tamda böyle yapacaklar!
Amerika’dan gelen kaset tehdidinde deniliyor ki; “Bir büyük zattan seneler önce bana bir akşamüstü telefon geldi. Burada akşamdı. Türkiye’de gece yarısıydı. Dediler ki, nefsine uyarak, falan yerde bir tane aşüfteyle buluşmaya gidiyor. Ve aynı zamanda birilerinin de komplosu söz konusu olabilir. Türkiye’de onu tanıyan arkadaşa gece yarısı telefon ettim. Kalk dedim, gece yarısı deme oraya koş git, oraya gitmesin katiyen…”
Peki, bu neden şimdi söyleniyor? Ayrıca Türkiye’de olup biten her şey, Amerika’ya mı aktarılıyor? Aktaranlar kim ve bu bilgiye nasıl ulaştılar? Hangi hakla başkasının pisliğiyle ilgileniyorlar? Bunun dershanelerle ne ilgisi var?
İş, bu noktaya geldiğine göre, bu “savaş” berabere bitmez. Ankara cephesinden çok kısa zamanda hiçbir hamle beklenmemeli. Karşı cenah ne yaparsa yapsın, Erdoğan yine hiddet yerine sabrı tercih edecek, kızılcık şerbeti içecek! Ama sonrası…
Sonrası bekleyip göreceğiz, bu işin kazananı yine Erdoğan olacak? Eğer işler sayıyla ise, Erdoğan yüz kat daha güçlü. Kaldı ki sadece geniş kitliler değil, diğer İslamî cemaatlerin tümü hatta hatta camianın alt ve orta bölümünün önemli bir kısmı da tercihlerini şimdiden Erdoğan’dan yana koymuş durumda! Fakat basiret bağlanması bunu görmeyi engelliyor! facebook.com/kemalozercomtwitter.com/cankemalozer
Online Bilgi İletişim, Sanat ve Medya Hizmetleri, (ICAM | Information, Communication, Art and Media Network) Bilgiağı Yayın Grubu bileşeni YAZAR PORTAL, her gün yenilenen güncel yayınıyla birbirinden değerli köşe yazarlarının özgün makalelerini Türk ve dünya kültür mirasına sunmaktan gurur duyar.
Yazar Portal, günlük, çevrimiçi (interaktif) Köşe Yazarı Gazetesi, basın meslek ilkelerini ve genel yayın etik ilkelerini kabul eder.
Yayın Kurulu
Kent Akademisi Dergisi
Ayın Kitabı
Yazarlarımızdan, Nevin KILIÇ’ın,
Katilini Doğuran Aşklar söz akıntısını öz akıntısı haliyle şiire yansıtan güzel bir eser. Yazarımızı eserinden dolayı kutluyoruz.