Ergin’in bu işi bilmediğini 30 lu yaşlarımda , benim özel hoca tutarak takviye alma gayretimin yanlışlığını da 53 yaşımda fark ettim. Metodolojik olarak ben hatalıydım. Muharrem Ergin ise eğitim ve kalkınma arasındaki bağı doğru kurma işini hiç de iyi tanımlamamıştı. Dedemin eğitmen olması , pratik köylü eğitimi açısından bilgi ve becerileri görmeme yarasa da kalkınma ve üretme ekonomisine vakıf ve vasıf olmalarını bekleyemezdim.
İsviçre’de kaldığım sürede ve Avrupa’ya yaptığım seyahatlerle iyice pekişen eğitime reel bakışım bendeki ” Mesleki teşekküle dayalı eğitim modeli ” fikrini kafama kazıdı. Eğitimin emek ve ekmek kısmının asli olduğuna inandım. İş, aş, eş üçlü sac ayağının meslek sahibi olmakla sağlamlaştığını kabullendim.
Bu sebeple eğitimin sonucunun ekmeği kazanma olduğu inancı bende yer etti. Özgür düşünce ve hür irade için ulufe sistemi değil hak etme layıklığının evrensel bir yol olduğuna inandım. Özgürlük için kazanmak , bağımlılık için kaybetmek benim gözümde çalışma ,çaba ve üretken olmaya dayalı bir karşılaştırma rasyosu oldu. Ben , özgür olmamı , cesurluğumu ellerime borçluyum. Gücümü emeğimden aldığım için özgürüm.
Eğitimle ilgili 10 larca makale yazdım.Hala yazmama rağmen doğruya ulaşabilmiş değilim. Milli Eğitim Bakanlarınında ulaşamadığını görmekteyiz.Türkiye eğitim meselesini çözemedi.
Türkiye’nin ve sanırım 21.asrın en temel sorunu eğitim sisteminin ,yani milli eğitim sisteminin tamamen müfredat ağırlıklı çalışması .Yani ders konularının bir plan dahilinde bitirilmeye çalışılması.
İyi bir örnek vermemiz gerekirse Lise son sınıf öğrencileri İngilizce’yi Advanced denen seviyede bitirirler.İngilizce artık çok çok iyi konuşabiliyorsun anlamına gelir.Yine matematik ve fizik gibi derslerde son senelerde logaritmalar ve hareket sorularıyla öğrenciler fen bilimlerinin en tepe noktasındaki bilgilerle mezun olurlar.
Gel görkü ” Anlıyorum ama konuşamıyorum ..” İngilizcesinden , soruyu anladım ama cevabı kaydırma yapmışıma kadar uzanan ve PISA gibi sınav sonuçlarında dökülen bir öğrenci kitlesine sahibiz.Yani tek düze eğitimde en üst seviyede 1000-10.000 öğrenciye sahip iken arkada birbirine benzeyen başarısız 3 milyon öğrencimiz var.
Yani elimizde 1000 general varken arkasında 3 milyon vasıfsız er var.Bu Türk Eğitim modelinin bir sistem olmadığının kanıtı.
DÖKÜLÜYORUZ.DÖKÜLEN BİR EĞİTİM . BAŞARISIZ ÖĞRENCİLER.
Bunu hızlı bir şekilde nasıl çözeceğiz.Aradaki farkı daha görünmez ,daha işlevli,başarılı nasıl yapacağız.
TASNİF.AYIRMA .
GEREĞİNDEN FAZLA YÜKLEME YERİNE GEREKENE GEREKTİĞİ KADAR VERME METODOLOJİSİNİ KULLANACAĞIZ.
Bunun anlamı sınav sisteminde not ağırlıklı , başarı ağırlıklı değilde algı , alma , ihtiyaç ,kapasite dengesi içinde bir model uygulamak zorundayız.
Yani meyveleri tasnif eder gibi öğrencileri tasnif etmek seçmek zorundayız.En iyi algı ve yetenekliler zaten dediğimiz gibi 3 milyonda 10.000 kişi.Bunun önüne geçilemez ve engellenemez.Süper zekalar her yerde varlıklarını belli eder.
Benim ilgilendiğim daha çok orta tabaka öğrenci ve altta kalan ,canı çıkan öğrencilerle.
Alman eğitim modelinin yaptığı gibi çocuğun ilkokul , ortaokul ,lise hatta üniversitede ayrılarak en iyileri üniversitelere ,arkadakileri de meslek öğrenmeye iten model bile benim ilgimi çekmiyor.
Benim sunduğum model ATLAMA , DUVARI TIRMANMA ,SEVİYEYİ GEÇME MODELİ olarak tanımlanabilir.
Şöyle ,öğrenci ingilizce derslerinde en iyi öğrencinin gelişimine göre tayin edilmiş bir müfredatı okuma yerine gerçekten her seviyede başarılı olmak şartına bağlı olmalıdır.Dolayısıyla benim sunduğum modelde seviyeyi atlayamamış öğrenci seneye aynı konu , kur derse devam etse de sınıf geçme mantığı olmadığından öğrenme ve hayatında bildiği kadarını kullanabilme şansına sahip olacak.
Öğrenci okulunu tamamlamak için belli bir taban puanı alacak.Bunun üzerine olan her eğitim öğrenilmeden devam edilmeyecek.Çocuklar lise eğitimini tamamladıklarında 18 yaşını doldurmuş olacaklar.Temel baz eğitimini geçen her öğrenci öğrenene kadar devam eden ve 18 yaş sınırıyla belirlenen ana eğitimi tamamlamış olacak.Yani ilk 1000 başarı öğrenciye göre eğitim metodolojisi planlanmayacak.Diğer orta düzey ve alt düzey öğrenciler hayatlarında ve sınavlarda sıfır çekmesinler diye kapasite tayini ile kafalarının aldığı kadarıyla doldurulacak bir eğitim metodu ile öğretimi sürdürecekler.
Bu eğitim modeli ile en aşağıdakiler ile en üstekiler arasındaki boşluğu doldurmak amacına sahibiz.Her kes aynı bilgi,yetenek ve güçte değil.
”Bak çocuklar soruları doğru cevaplamışlar.” değil hedefimiz.Genel başarımız ,ortalama başarımız ne durumda ana ölçütümüz bu olmalı.
Türk Eğitim Sistemi ,metodolojik olarak ortalama bir başarı tutturmak zorunda.Yoksa 1000 süperzeka öğrenci ile ” bunlar yapıyor ,siz niye yapamadınız ?” sorusuna cevap aramak değil suçlamak olur hedefi.
Hedefi yanlış olanın sonucu doğru olmaz.
Türk Milli Eğitimi , metodunu ,algısını değiştirmek zorunda.
emin orhan