Kişinin kendi kendisinden öğrendiği çok şey var derler. Eski yazılarımdan ben de çok öğreniyorum. 2013 yılının başlarında yazdığım bir yazının bugün için gündemini hiç yitirmediğini gördüm.
Hatta bu günlerde daha da geçerlidir.
Emperyalizm ve işbirlikçi turbo-kapitalizmin, insanı, insanlıktan çıkarıcı ilişkileri, artık kapitalizmin kendisini tehdit ediyor.
Piyasa merkezli modernleşme (aslında çürüme) manevi ve maddi yoksullaşmayı da, beraberinde getiriyor.
Amerikan Anayasa Mahkemesi Savcısı, “Bankalar ( aslında tekeller) o denli büyük ki, yargılanmaları imkânsız. Finans siteminin altı oyulur. Bankalara güven kalmaz” diye, FED bankalarının soruşturulmasına izin vermiyor.
Yani tekeller tarafından boğularak öldürülen ahlak.
Yazılı olan kanunlar işlemediği gibi, yazılı olmayan etik de zaten işlemiyor.
Kuralların ve kanunların işlemediği bir sistemden söz etmiş oluyoruz.
Mali yolsuzlukların kaynağı olan FED Bankalarını kimse denetleyemiyor. Mahkemeler dava açamıyor. Aslında savcının bu ifadesi; egemen elitlerin yargılanamayacağını ifade etmiş oluyor.
Yani kurumsallaşmanın ortadan kaldırıldığı, mali narsisizm denilebilecek bir diktatörlük.
Küresel döviz sistemi çöktü çökecek durumdadır.
Yapısal sorunlar dururken, borçlar dururken, düzelme var diyorlar.
Krizden çıkıyoruz, büyüme işaretleri var gibi gül pembesi tablolar, felaketi geciktirmeye yönelik beyhude çabalardır.
Doların rezerv para olma özelliği her gün, bir önceki günden daha hızlı aşınıyor. (Kur savaşları)
Amerika iki önemli operasyonla bunu durdurmaya çalıştı.
Birinci operasyon; Off-shore Bankalardaki paralara el koydu. Çünkü var olan offshore bankalar Amerika ve İngiltere’ye aittir.
(AKP, Varlık Barışı adı altında, ülkenin parasını offshore kaçıranları, bunun için kurtarmaya çalışıyor.)
İkinci ve daha büyük operasyon ise; altın üzerinde yapıldı.
Altın üzerinde yapılan operasyon geri tepti.
Anlatayım.
Para piyasalarında iki tür altın vardır.
Fiziki (Hakiki) altın ve kâğıt üzerinde var sayılan sanal altın.
Amerika piyasadan yukarıda sözünü ettiğim bankalar aracılığı ile 400 ton sanal altını çekti.
Bir miktar da fiziki altın piyasaya sürdü.
Altın fiyatları birden sert bir şekilde düştü.
Düşük fiyattan, yeni print edilmiş dolarlarla piyasadan altın toplamaya başladı.
Böylece doların değeri diğer paralar ve altın karşısında yükselmiş gibi oldu.
Bu operasyonlar son günlerini yaşamakta olan doları kurtarmaya yönelikti.
Dolar basmak ve bankalara verdiği kâğıtların faizini düşürmenin dışında, krizden çıkmak için yaptıkları hiçbir tedbir yok.
(Mali felaket)
Basılan ve düşük faizden bankalara verilen dolarlar üretime ve yatırıma dönüşmediği için krizden çıkılamıyor. Sadece mevcut mali sistemden yararlanan kişilerin ve siyasilerin ömürlerini uzatıyor.
Bu arada Amerikan dolarına nefes aldırmak için medya operasyonları da eksik olmuyor.
Kaya gazı bulduk, artık Suudi Arabistan’dan daha fazla enerji elde edeceğiz gibi propagandalar da eksik olmuyor. (Shale gaz köpüğü)
Bunların hepsi doları rezerv para olarak tutmanın gayretleridir.
Ama Amerika üretmediği sürece, hangi operasyonu yaparsa yapsın, doları dünya parası olarak tutması imkânsızdır.
Yeterince üretmeden, sadece para basarak, yani borçlanarak ilanihaye gidilemeyeceği aşikârdır. (Amerika’nın 17 trilyon dolar borcu var)
Bu kadar çok borcu olan ve yeterince üretmeyen bir ülkenin parasının, dünya değişim değeri olmasının imkânı yoktur.
Nitekim bu durumu gören Hindistan, Rusya ve Çin, en fazla altın üreten ülkeler oldukları halde, dünyada buldukları altın kırıntısını bile topluyorlar.
Jeopolitik istikrarsızlık, kur savaşları gibi durumlar, mali terörizme karşı politik duruşlar geliştirmeyi gerektirdi.
Amerika’nın bastığı dolarlar nereye gidiyor?
Amerikan borsaları tavan yaparken, (borsada oluşan köpük) büyüme dönmüşken, mali terörizm yürüyebilir mi?
Herkese kazancından daha fazla harcamayı telkin ve teşvik eden sitem, bunu da, krizden çıkış yolu olarak gören bir anlayış nereye kadar gider?
Yukarıda anlatmaya çalıştığım bir ekonomi siteminin artık sonuna yaklaşıyoruz.
Önce, bu yüksek frekanslı soygundan yana olan siyasiler yerlerini kaybedecek, ondan sonra mali terör ile yeni gelen siyasiler boğuşacak bir denge oluşursa, oluşacak.
Sadece doların durumuna bakarak bile, dünyanın bir devrime gebe olduğunu söylemek mümkündür.
Yukarıda yazdığım satırların 2013 yılından daha da gerçek olduğunu görüyoruz.
Yüksek frekanslı soygundan yana olan yöneticiler gidecek sözünün, bu günkü karşılığı; Trump’tır. Trump’ın gelmesiyle yönetim değişmiş gibi görünse de, ABD’de derin devlet ile Trump kavgası; değişim sancılarının göstergesidir.
Diğer dünya devletlerinin dolarla savaşının sonuçları; Amerika içinde ortaya çıkan “yönetilemezlik” ten de görülebilir.
Bülent Esinoğlu
bulentesinoglu@gmail.com
ulusalkanal.com.tr