İki satırlık süslü bir cümleye, gölgelikte resmedilmiş bir portreye, donanımlı bir ziyafet sofrası paylaşımına yüzlerce beğeni atıp ciddi yazıları yüzlerce kez es geçseniz de ben “ciddi” bulduğum konulardaki paylaşımlarıma devam edeceğim halâ…
Bunu, ister mesleğimin bana yüklediği bir zorunluluk, isterseniz 68 kuşağından kalma irsi bir sorumluluk duygusu olarak yorumlayın.
Sanal âlemin, geyik muhabbetlerine kurban edilemeyecek kadar önemli olduğuna inananlardanım. Zira, en ücra köşelere kadar ulaşabilen bu çağdaş iletişim aracının, özellikle bizim toplumumuz gibi okuyarak öğrenmeyi külfet bilen “özürlü” toplumlarda, etkin bir toplumsal aydınlanma – bilişim ve iletişim aracı olarak kullanılması gerektiğine inanıyorum.
Bu nedenle, ciddi bulmadığım, toplumsal içerik taşımayan, insani erdem aşılamayan, haber ve bilgi değeri taşımayan ileti ve paylaşımlara itibar etmeyeceğimi açık ve net şekilde ilan ediyorum…
*
Gelelim günün konusuna…
Bu gün de günün konusu ne Erdoğan, ne de AKP… Konu CHP!…
Aklın, izanın ve vicdanın düğüm olduğu nokta CHP’de yaşananlar. CHP’ye gönül vermiş milyonlar kahırda!…
Partinin kaynayan kazanında kimileri kalkmış tarafını ilan ediyor… Kimileri, güya tavrını koyuyor ortaya…
Milletvekilleri taraf oluyor bir taraftan yana… Güya!…
İster tavrınızı koyun, isterse tarafınızı duyurun dünyaya!…
Tavrınız da tarafınız da yerin dibine batsın.
Siz havanda su döverken milyonlar kahırla izliyor, olup bitenleri. At da Üsküdar’ı aşmanın sefasında sarayda!.
Kendilerini sosyal demokrasinin havarisi sanan her iki tarafa sesleniyorum!…
İşte en ağır sorumu soruyorum:
Ülkenin yaşadığı fetret devrinin teşvikçileri olarak mı kiralandınız beee!!?…
* Farzedelim ki başardınız, kongreyi topladınız:
Nasıl bir değişim talebiyle ortaya çıktığınız belli mi?
Bence değil!… Milyonlar da bilmiyor bunu!…
Bilinen tek durum: “Sen çok kaldın, git, ben geleyim!”
Çok seçim kaybettin… Git!…
Bu durumda yapılabilecek yorum şudur: “Sen git, biraz da ben seçim kaybedeyim’ mi yani?” Zira bu şartlar altında, bukadar yıprattığınız moral ile, yeni seçim kayıplarının yaşanmayacağının garantisi var mıdır?
* Farzedelim ki;başardınız, kongreyi toplatmadınız…
“Göreceksiniz, köklü değişimler olacak!” söylemi nasıl bir değişimdir?… Yönetimde üçbeş kişiyi değiştirmekle köklü değişim nasıl yaşanacak!?…
Kaybedilen bunca seçime rağmen, yeni kayıplar için hala yetki istemek, gitmemek için diretmenin neresi demokratiklik?
Kongre yerine hiç değilse kaybedilen bunca seçim adına niye bir “neden niçin nasıl?” çalıştayı bile düzenlenmez?
Bari adınızı “Kongre kaçkını”na çıkarmayaydınız.
*
Bu şartlar altında bu partiye oy veren milyonlardan nasıl hala size güvenmelerini beklersiniz? AKP ve tek adam yönetimiyle, sizlerle mücadele edileceğine nasıl inansın, niçin inansın?
Vebaliniz çok büyük… Zira koltuk kavgası fetret dönemlerinin olağan davranışıdır.
Hele ki, insanlar da bu koltuk kapma yarışının aracı olarak kullanılmaktaysa!…
28 Tem. 2018
Mehmet Halil Arık
Emekli eğitimci – DENİZLİ
mehmethalilarik@gmail.com
0535 202 11 61