Üzülerek belirtmek isterim ki Türkiye de yarı bilgisi olanlar, sürekli ABD ve Avrupa demokrasisinden dem vuruyorlar. Güya Batı demokrasi beşiğiymiş, zartuymuş zurtuymuş diye iddia ederler. Bu içi bomboş olan ve aynı zamanda dogmatikten öte gitmeyen demokrasi kavramını çok ciddi sorgulamak gerek.
Şeffaf olmayan hiçbir şey insanlıkla, ahlakla ve adaletle bağdaşamaz. Hem biz neden onun bunun kuyrukçuluğunu, kopyacılığını yapıyoruz? Biz neden kendi öz ve öz kaynak ve değerlerimize göre bir sistem yaratmak istemiyoruz?
Demokrasi, devlet vesaire kavramları artık o kadar laşkalaşmış ki bugün Türkiyede olduğu gibi bütün dünyada demokrasi sanki gökten zembille indirilmiş kutsal bir inekmiş gibi tapılır. Ancak Antik Yunanlarda gerçek bir demokraside seçim antidemokratik olarak değerlendirilir, seçim sistemi yoktur ve vergi tamamen yasaktır. Değişimli olarak herkes bir şekilde yerini yönetimde alıyormuş.
Bugünkü devletler ve hükümetler baskı ve şantaj yoluyla halkları istediği gibi eziyorlar. Mevcut hükümetler sorunların çözümü için uğraşmazlar. Sorunları yasalarla daha karmaşık bir hale getirirler. Devletler hiçbir yasaya tabi değildir, kendisi yasa çıkarır. Onu kontrol eden hiçbir mekanizma yoktur. Peki ama neden? Beni kontrol edeceksin, sende kontrolde muaf kalacaksın. Böyle bir sistem şeffaf olabilir mi? Olamaz elbette.
Alman sosyoloğu Max Weber, “devlet finansmanını değersiz zorunlu ödemeler yoluyla‚ soygun, yağma, el koyma baskısıyla kabul ettirmiştir“ der. Max Weber burada “değersiz zorunlu ödemeleri“ nde ki kastı karşılığı olmayan kağıt paradan bahseder. Faşist siyonist çetenin başı çektiği Rothschild’ler, Warburg’lar, Morgen’lar, Rockerfel’ler lar vs. bize kağıt parayı değerdir diye çok kıvrak zekayla yutturmuşlar.
Bütün dünya literatüründe demokrasi güya halkın iktidarıdır der. Burada şunu sormak gerek, halk veya halklar ne zamandan beri iktidar oldular? Hiç bir dönemde. Ama bize bunuda çok mükemmel bir şekilde yutturmuşlar.
“Demos“ Yunancada köy demek. “Kratos“ yönetmek demektir. Kısacası köylü kendi kendisini yönetir anlamına gelmektedir. Sistem de işine nasıl geliyorsa öyle yapmış. “Demos“ u Halk yapmış, “Kratos“ u da hükümdar yapmış. Bunuda bize pişkin pişkin dünyanın en iyi sistemiymiş gibi yutturmuşlar.
Yunanların köy sisteminde bile fakir köylüler köyü yönetmezler. Köyün aristokratları köyü yönetirler. Buda sadece %10’unu oluşturuyor. Geriye kalan %90’ nına “ilíthios“ derlermiş. “ilíthios“ Yunancada aptal veya salakllar demektir. Aptal denilen kişiler de bugünkü olduğu gibi köyün bütün hizmetlerini yerine getirirlermiş. Yane Hakim sınıf ve ezilen sınıf. Bugünkü demokrasi sisteminde de öyledir. Demokrasinin nasıl sahtekar bir oyun olduğunu seçim sisteminde görebilirsiniz. Seçim sistemi başlıbaşına bir sorundur. Seçimin temelinde Alman Matematikçi Gauss‘un “normal dağılım modeli“ yatmaktadır. Normal dağılım sistemiyle ilgili internette yeterince bilgi vardır. Oraya bakabilirsiniz. Ben daha önce normal kavramının hasta demek olduğunu yazmıştım.
Almancaya baktığımızda seçim sistemini daha iyi anlayabiliriz. Almancada Seçim Sandığı iki kelimeden oluşur “Wahlurne“. “Wahl“ seçim demektir. Ancak “Urne“ kelimesi ise cesedi yakılmış ölü bir kişinin küllerini koymak için kullanılan bir kapdır. Bir semaver gibidir. Bu şu anlama gelmektedir. Seçim Sandığına gidip oyunu kullanan her kim olursa olsun, onun oyu ölüdür anlamına gelmektedir. Türkiye ve bütün dünyada da böyledir. “Demokrasi ve seçim“ kavramları sadece halkları kandırmak için dogmatik bir masonik yöntemdir.
Siyasetçiler sürekli insanların gidip oylarını kullanmasını talep eder. Farkındaysanız burada gidin oylarınızı bize verin demezler. Çünkü hangi partinin iktidara gelmesi o kadar belirleyici ve önemli değildir. Sistemin ayakta kalması için seçim en önemli kandırma metodudur. Bundan dolayı seçimler, sistemin ayakta kalmak için vazgeçilmez aracıdır.
Oy kullanabilen seçmenin tamamı bir seçimde oyunu kullanmazsa sistem yıkılır. Ve tüm çalışanlar bir hafta işe gitmezlerse sistem ayakta kalamaz.
Zamanla sistemin içinde güç dengesi o kadar değişti ki, soyguncular ve krimineller ülkeyi talan ettikleri halde onlardan hiçbir hesap sorulmuyor. Devletin kendisi, artık suç makinesi gibi çalışıyor.