Sandık adil olmadıkça, seçim “demokratik” olamaz. Bu ilkenin demokrasinin birincil kuralı olduğu herkesin bilgisi dahilindedir.
Sandığı adil ve yasal kılan ise, yasaların tanıdığı devlet olanaklarından eşit yararlanabilme hakkıdır. Bunu sağlayacak olanlar da yasalar çerçevesinde devletin kurumlarıdır.
Sandık eşit olanaklar sunmuyor bazılarını koruyup kolluyor ise, işlenen suç doğrudan anayasayı ihlal suçudur.
İşte benim sorularım da (Daha önceki 2 soruya ilaveten ve bağlantılı olarak) buna dair olacaktır:
1) YSK 31 Mart yerel seçimlerine ilişkin muhalefet partilerine “Seçim yasakları” getirdi. AKP Genel Başkanı R.Tayyip Erdoğan’ı bu yasakların dışında bıraktı. Bu durumda AKP Genel Başkanı, devlet olanaklarından en üst düzeyde yararlanırken, diğer partilerle birlikte gireceği seçim yarışının adilliğinden, eşitliğinden söz edilemeyeceği açıktır. Zira Erdoğan’ın özellikle seçim dönemlerindeki birincil görevi parti genel başkanlığıdır. YSK’nın aldığı karar, resmin tamamına görmeden alınmış “yanlı” bir karardır.
1. SORUMUZ ŞU:
Böylesi bir hukuksuzluk karşısında; parti olarak Cumhuriyet Halk Partisinin ortaya koyacağı tavır, strateji, davranış ne olacaktır? Parti yönetiminin partili vatandaşlara önerileri var mıdır? Varsa nelerdir?
2) Anayasa’nın 94. Maddesinin açık hükmü ortada iken, TBMM Başkanı istifa etmeden İstanbul Belediye Başkanlığı adaylığını sürdürmektedir. Gerek AKP’nin kurumsal olarak, gerekse Binali Yıldırım’ın kişisel olarak bu anayasal ihlali ortadan kaldırmak için bir uygulama içine girmeyeceği açıkça anlaşılmaktadır.
2. SORUMUZ:
Böylesi bir hukuk ve anayasa tanımazlık karşısında Cumhuriyet Halk Partisi’nin ortaya koyacağı tavır, strateji, davranış ne olacaktır? Parti yönetiminin partili vatandaşlara önerileri var mıdır? Varsa nelerdir?
ŞU DA EK SORU: Durumu olduğu gibi kabullenmek suça ortak olmak anlamına gelip gelmeyeceğinin de sorumuza dahil edilmesi talebimizdir.
VATANDAŞLIK VE PARTİ ÜYESİ OLMA HAKKIMI KULLANARAK CEVAP TALEP EDİYORUM:
Saygılarımla.
Mehmet Halil Arık
Emekli eğitimci – DENİZLİ