ÇARESİZLİK
‘’ Elim kolum bağlanmış çaresizim Allahım Bu canımı sen verdin benden almak istiyor.’’ Evet , Türkiye çaresizliğin , elinin kolunun bağlandığı , canlarının çok kolay harcandığı bir ülke . Ülkenin kendisi de eli kolu dört bir yandan bağlanıp parça pinçik edilmek isteniyor. Türkiye , makus talihinden kurtulamadı. Çaresizlik çok kötüdür. Çaresizlik insanı bilinmeyene, bunalımlara , yıkımlara sürükler. Çaresiz halk hakkını aramaz , alamaz. Çaresiz olanın çaresi ne öyleyse ? ‘’ Dert bende çare sende .’’ diye sözlerle şarkılarımız var.’’ Çaresiz derdimin sebebi belli dermanı yaramda arama doktor şifa bulmaz gönlüm senin elinden boşuna benimle uğraşma doktor .’’ dedimi bir millet o milleti nasıl uyandıracaksınız ? O milleti uyandırmanın tek yolu hurafelerden uzak , ölü toprağı atılmış bedenlerden ari , özgüvenlerini tazeleyecek bir iman ateşini yeniden yakmakla olur. Basit ve yalın bir din eğitimi , ‘’ bugün ölecekmiş gibi abid, hiç ölmeyecekmiş gibi amil ‘’ olma hançerelere verildimi bu halk tepeden tırnağa Yatağan Çeliği gibi olur. Ham demiri işlemezsen , ona suyunu vermezsen , elini hünerle ateşe sokmazsan o çelikten nasıl Yatağan Kılıcı elde edeceksin ? Milletlerinde suyu eğitimdir. Öğretimdir. Çaresizliğin tek ilacı var eğitim , meslek eğitimi , işe yarayacak bilgi ve beceridir. Türkiye , idare ediciler tarafından çaresiz bırakılıp sağmal inek gibi önüne ot konulup sütünden, etinden yararlanılan bir halka mı sahip olmak istiyor ? Hayır.. Öyleyse vatandaşa kömür dağıtmayı , evlere sadakalar taşımayı nimetten miş gibi gösteren siyasetçi ve yaptığını matah bir iş gibi lanse eden her kimse yanlış yönelimlerde. Vatandaşın , çaresizliğini siyasi oy deposu haline getirmek ise alçaklığın en alçak seviyesidir.Türkiye , çare olduğunu ilan etsede çaresiz insanlarının çokluğu üstünde kürk giyen altında yok gezen bir meczupa benzeyen bir akılla idare ediliyor demek lazım..Bu çaresizlik bu coğrafyanın kaderi olmamalı. Devletin verdiği yeşil kartlara muhtaş olan milyonlarca insan gerçeğin ifadesi değil de nedir ?
PİŞMANLIK
Hayat pişmanlıklarla doludur. Pişmanlık yaşamayan , şunu daha iyi yapmalıydım , yapmamalıydım diye başlayan ve ömrün sonunda gözlerimizi kaparken asıl pişmanlığın ne olduğuna delil olan ölüm gelince ‘’Son pişmanlık fayda vermez .’’ denen yaşamımız tekrar tekrar yaşama şansı versede hatalar , yanlışlar ve pişmanlıklarla dolu olacaktır. Türkiye , Balkanları kaybetmenin şaşkınlığını , pişmanlığını mı yaşar ,Yemen ellerine kadar İslam bayraktarlığı yapacağım diye Anadolu evlatlarının şehadet yoluyla oralarda telef olması pişmanlığını mı yaşar bilinmez ama yakın tarihimiz o kadar çok pişmanlık yaşamış bir idare eliyle yönetilmektedir ki pişman olmalarına mı sevinsek yoksa biz onların tüm aptallıklarına , basiretsizliğine rağmen hala oyumuzla onları başımızda tuttuğumuza mı pişman olsak bilemedim. Türkiye’de mevcut muhalefetten beklenecek iktidar olup dertlerimize düçar olması iken bize pişmanlık yaşatacağı korkusuyla pişmanlık yaşamamıza sebep olan bir iktidara hala katlanmak zorunda kalıyoruz. Pişman olsakda , mutlu olmasakda işimizi , evliliğimizi , hatta bizi yoran yanlışlarımızı tekrar tekrar devam ettirmemiz kumar oynama , içki oynama hastalığı ,illetinden kurtulamayanların pişmanlığından ne farkı var. Hitler’i seçen insanların görkemli , şaşalı propagandalarla aldanmışlığı ve işin sonunda başkaları tarafından ülkelerinin harap edilmesi ile pişmanlık yaşatmaları acı gerçek olsada Alman Halkının gerçekten pişmanlık duyması ve ülkelerini yeniden imara kalkışmaları iyi bir pişmanlık örneğidir. Ama, Alman Milletinin faşist , ırkçı duygularını bir kenara itip pişmanlık yaşadığını da tam söylemek mümkün değil. Bazı şeyler nasırlaşıyor.
Türkiye ,‘’ elim kırılsaydı da oy vermeseydim !’’ diye başlayan seçmen pişmanlıklarıyla doludur . Türkiye , siyasi pişmanlıklar yüzünden hem zaman kaybediyor , hem de kan kaybediyor. Ülkemizin bu pişmanlıkları yaşamaması için çoğulcu demokrasi ile yetenekli insanların öne çıkmasına imkan vermelidir.
ALDANMA , ALDATILMA
Ticari hayatım hep aldanma, kandırılma ile dolu. Ticarette başarısız olmadım. Ortaklık yapmada, ortak seçmede başarısız oldum. Kendi kendime sordum ; aldatılmaktan bıkmadın mı ? Ben aldanmaya hazır bir adamdım . İşin pozitif tarafları gözüme gözükürken negatif yanlarla hiç ilgilenmedim. Kendimin iyi bir insan , dürüst bir tacir olduğumu karşı tarafa anlatmaya çalıştım. Oysa benimle işbirliği ve ortaklık planları olanların benim dürüst ve namuslu olmamla ilgili , çalışkan , özverili , sözünün eri biri olmamla hiç ilgilendikleri yoktu . ‘’ Bu inekten ne kadar süt çıkar ?’’ mantığıyla bana yaklaşıyorlardı . Ben aldatılmadım. Ben aldandım. Türk siyasi hayatında fetö ile işbirliği yapanlar, PKK ile işbirliği yapanlar , yada çıkar guruplarıyla bir araya gelenler siyasi ikballeri uğruna; para , mücevher , lüks hayat için gazozuna ilaç atılan genç kızlara benziyorlar. Eğer siz benim başıma kötü bir şey gelirmi demeden , mesafenin kısa ödülün büyük olduğu bir işe kalkışırsanız Çiftlikbank’ın 80.000 mağdurundan biri olursunuz . Jet Fadıl’a kanmaya hazırsanız aldatılan değil aldanan olursunuz. Türkiye , aklı , feraseti , vicdanı ve bilgisi geniş tecrübeli insanlarca yönetilmek zorundadır. Mazallah aldatılmaya , aldanmaya meyilli dünya hayatı delisi , gündelik menfaati için ülkeyi yanlış yola sevkedenler, komisyoncu , rüşvetçi insanlarca yönetilmeye başlarsa ülkemiz aldatılma içinde aldanma yaşamanın da dışında elden gitme, parçalanma, satılma ile karşı karşıya kalır. Türkiye , biz seçmenleri iki anahtarla kandıranların gelip geçtiği , dini duygularımızın sömürüldüğü , milli duygularımızın kullanıldığı, halkçılık safsataları bir ülke olmaktan çıkması için bizim aldanma yetilerinden , saflıklarından arınmamız şart.
Türkiye, sağ sol bölücülüğü yapıcılar, küçük amerikacı , halkçı , hakçı , baraj kıralları ve ulu önderler ve dinin muhafızları gibi jenerik sözlerle vatandaşını avlayan aldatıcalarca kandırılmışsa bu vatandaşın kolaycılığından , kendi işini yapmamasından ve açgözlülüğünden oldu. Bilinçli seçmen eğitimli olmaktan öte rızık elde etmede emeğe, sabra ve alın terine inanır. Türkiye’nin demografik yapısı ve nüfusunun kökleri birbirinin arasındaki bağı kopardığı için aldatanların kim olduğu tam kestirilememekte . Aldatma yapanların mütegalllibe , suça bulaşmış aile kökleri yada beslenme biçimleri / haram helal ayırmayan / , hatta vatana ihanetleri , ailelerin şan ve şereften , namus ve ahlaktan yoksun kökleri bilinemekte ve iyi dikkat edildiğinde bu aldatıcıların geçmişten gelen travmaları,kökleri onları suça itmektedir. Biz aldananlar olarak ülkemizin siyasetine yön verenlerin ailelerini , geçmişlerini , ilişkilerini bilmek bize uyanık olmayı sağlayacaktır. Türkiye’de şehit yada gazi çocuklarının ülkenin malına , ırzına bir tasaddukları olmadığı gün gibi ortada. Bu aldanmışlığa son vermek için hür fikirli , hür vicdanlı , çalışkan , bilgili ve kökünde helal lokma tohumları olan insanları başımıza getirmek zorundayız. Aldanmamak için pazarda kavun karpuz seçmekten daha önemli olan idarecilerimizi seçmede titiz, dikkatli ve istekli davranmalıyız.