İşsizler ordusu 4 milyonu aştı!
Açlık sınırı 2 bin 29 liranın üstünde!
Yoksulluk sınırı 6 bin 600 lirayı buldu!
Yatırım yok! Üretim yok! İhracat yok! İthalat gırla.
Bu ne demektir sizce?
Hırsıza, arsıza, uğursuza, soyguna, gasba, kavgaya, gürültüye meydan vermek değil mi?
O zaman, gece yarısı evinizi ziyaret edecek olan hırsız için bir kap yemek ayırmayı da unutmayın.
Şaka değil, gerçeği söylüyorum. Olacağı söylüyorum.
Hem öyle; vururum, kırarım, dökerim de demeyin sakın. Unutun bunları.
Zaten yatak odanıza girmemişse vuramıyor, zarar veremiyorsunuz!
Bundan sonra hakaret bile edemezsiniz.
Gece yarısı misafirinizi hoş karşılayın. Hal hatır sorun. İhtiyacını sorun. Pencereden girdiyse parasını, altınını, kayda değer eşyasını verin, kapıdan uğurlayın. Güle güle demeyi, yine beklediğinizi de söylemeyi unutmayın sakın.
Evet geldiğimiz durum bu.
Aklımızı başımıza toplamaz isek, yatırımı şatafata, betona, konuk evlerine, lükse yapılmasına göz yumar isek, esnafın, çiftçinin, işçinin, köylünün, işverenin durumunu düzeltmez isek, öğrencinin, memurun, emeklinin halinden anlamaz isek, bir ekmeğe muhtaç olan ailelerin sayısı gün geçtikçe artırır isek bunun ceremesini maalesef ki hepimiz çekeceğiz.
Üç beş kişinin, ya da daha açık yazalım, sadece yüzde ellinin yüzü gülecek, rantiyelerle geçindirilecek, sadakalarla geçiştirilecek, yardım ve iaşelerle açlığı bastırılacak ve diğer yüzde elli için üvey evlat muamelesi yapılacaksa bu gemi su alır. Su almaz, bir şey olmaz, batmaz demek, inanın ki büyük bir yanılgı olur. Zira her iki, yüzde elli kesim de bu geminin içinde! Gemi okyanusta, dümen görev yapmıyor artık. Kendini suyun akıntısına, dalgalarına bırakmış, darbe ala ala, su ala ala sürüklenip duruyor!
Şu liman, bu liman diye bir harita yok!
O, yukarıda sözünü ettiğim hırsız da artık adres falan sormayacak! Önüne gelen, gözüne kestirdiği eve girecek!
Geçindirmek zorunda olduğu bir ailesi var.
Karnı aç.
Çocuğu harçlık bekliyor.
Genci eğitim parası istiyor.
Ev sahibi kirayı istiyor.
Elektrik, su, gaz, soğan, patates, domates lazım.
Mutfakta tencere boş, kaynaması gerek.
Taksitleri var, ödemesi var, borç gırtlağa dayanmış.
Dinler mi gireceği evde başına gelecekleri?
Ölüm kaç para her gün ölüp ölüp duran için!
İş verdiniz de çalışmadı mı?
Aş verdiniz de beğenmedi mi?
Senin çocuğun kantine inerken her teneffüs, onun açlıktan ağzı kokan evladı var!
Senin ki bolluk bereket içinde, istediğini yeyip içerken, giyerken, onun kuru ekmeğe hasret, sefalet çeken ailesi var!
Sözün Özü!
Bu geminin dümenini düzeltmek, açılan deliği kapatmak, oluşan hasarı gidermek, hırsızın, uğursuzun, talanın önünü kesecek, bugüne kadar bu idare şekline onay veren gemin içinde ki diğer yarısına düşer… Evet, ya bu deveyi birlikte güdeceğiz, ya da bu diyarı inanın ki hepimiz birlikte terk edeceğiz. Titanik’i seyretmeyen yok sanırım.
Mustafa Kemal ÖZGÜRSOY