”Bizim kanaatimizce beynelmilel politik güvenliğin gelişmesi için ilk ve en mühim şart, milletlerin hiç olmazsa sulhu muhafaza fikrinde samimi olarak birleşmesidir.
”Mustafa Kemal Atatürk
Samimiyet ve sulh… Nedir samimi Sulh; iç ve dış huzurun ve gereklerin tam karşılığını bulması, bunun için hastalıklı olguların iyileştirilmesinin gereğidir.
Evren binlerce yıldır varlığını sürdürmektedir ve görünüşe göre ayakta da kalacaktır. İmparatorluklar doğup, düştükçe dinler belirir ve kaybolur ve insanlık gelişir, barış arayışı sadece hayatta kalmaz, aynı zamanda giderek daha yaratıcı ve hayatidir. Niye ?
*
Daimi sulh, insan bilincinin evriminden kaynaklanan algılara uyum sağlayarak kendisini sürekli değiştirme ve güncelleme potansiyeline sahiptir. Sulh, her şeyin birbirine bağlandığı, iç ve dış cennetin ve Dünya’nın, ben ve etrafımdakilerin, ışık ve gölgedeki iç kısımların birbirine bağlandığı bir gerçekliği algılamanın yoludur.
Evrimlerine bakıldığında; Barış algısının günümüzde yeni bir aşamaya geçtiğini görüyoruz; bizi aşan ve dünyada sahip olduğumuza inandığımız önemli yerden , uzağa götüren daha büyük bütünün, bizim dışımızda işlevsel varlıkları ve olguları olduğunun farkına varılan bir aşama (teknoloji gibi). Bu açıdan bakıldığında insanlar çok özel değildir, sistemin diğer bölümlerinden daha önemli değildir. Bu süreçte, ben merkezli bir algıdan sistemik algıya geçiyoruz ve böylece sulhun bütünsel görüşüne açılıyoruz.
*
Daimi sulhun bozulmasının gerçek sorunu, olayların öngörülmesi ve önceden belirlenmiş gerçekliklerin tanımlanması ile ilgili bilişsel ve zihinsel yaklaşımların vurgulanması ve toplumlar arası farkındalığın farkında olunmamasının sağlanmış olmasıdır. (Uyuşturulma politikaları)
Herşeyi görüyor, duyuyor biliyor, gereğini yapmıyor ama yapıyoruz zannediyoruz.
Toplumsal, bireysel, içsel ve bütünsel bir yaklaşıma ihtiyacımız var; çünkü barışı zihin ve yürekle, beden ve ruhla, bireyden ve gruptan, sağ ve sol beyin yarım küresinden, toplumsal reaksiyonlardan ve tehditlerden “alıyoruz, algılıyoruz, anlıyoruz, ”.
“oysa karşı karşıya olduğumuz bütün, parçaların toplamından daha fazlasıdır”.
(genetik kazanımlar) Doğuştan gelen, bireyin kendisiyle ilgili bilginin içselleştirilmesi bilinçte bir değişiklik yaratır. (Ve atıfta bulunduğumuz bilginin entelektüel bir bilgi ve kavramlar birliği olmadığını aklımızda tutmamız gerekir. ) Fiziksel / duygusal bir hareketin, bu anlayışın bir parçası olarak gerçekleşmesi gerekir ve hatta manevi boyut olan kişi için yeni bilinmeyen bir boyutun ortaya çıkması bile mümkündür.
Bütünsel bir yaklaşımla huzursuzluğu okuduğumuzda, tüm faktörleri göz önüne alarak analizini yaparız. Unutmamamız gereken; diğer kişi ve ya olguların enerji ve etki alanının yarattığı bir direnç mevcuttur.
*Bu alan tehlikelidir çünkü barışı bozmak isteyenlerin saldırdığı ve kargaşa yarattığı yer ve olgu tam da burasıdır.
İşte, deneyimlerimizin akışına; kişiler arası boyutlardan(insanlığın) algımızın ve tehditlerin tema olarak getirdiği konuların akışına teslim olduğumuz yer burasıdır.
Eğer kişi sulh harekete geçirilmiş hissediyorsa, manevi bilgiler yoluyla bazı bastırılmış duygular ortaya çıkarsa, bir iç görü ortaya çıkarsa, sulh konsültasyonun anlamlı olması yeterli olacaktır.
İnsanın kendisini çevreleyen her şeyi (diğer insanlar, diğer türler, Dünya gezegeni, Evren) sürekli etkileşim içinde bulunan gel-gitli bir alan olarak algılaması bizi yeni barışı algılamaya sürüklüyor.
Dünya barışı anlayışı daha karmaşık hale geldikçe, barışın sınırlarını genişletmemiz ve her zaman var olan ama kendimiz ve dünyayla ilgili yeni fikirler sayesinde; şimdi farkındalık kazanmakta olan yeni ilişkiler ve yöntemler bulmamız gerekiyor.
Belki de sadeleşmemiz gerekiyor, içinde bulunulan ve etkileşim ne kadar büyük ise yöntemler o kadar karmaşıklaşır.
Daimi sulh anlayışı ile kendimizi içeriye ve dışarıya doğru genişleyebiliyoruz. Bir yandan, psikolojimizin kökeninde ruhumuzun geçmişte bilinenden çok daha derin olduğunu fark ediyoruz. Aynı zamanda içselleştirilen derin arama, dışa doğru bir hareket yaratır. Ruhta ne kadar derine gidersek, dışa doğru o kadar uzağa gideriz, kendimizden daha fazlasına, kollektife, kişilerarası boyuta ve Evrene. Öğrenme süreci, varlığımızın tüm boyutlarını içeren bir bütündür.
Barışta realiteyi anlama yolu, her bir parçanın bütünü içerdiği fraktal bir yapıya sahiptir. Bu bütün varlık, karmaşıklığını ele almak ve bu boyutların her birinin bütünle nasıl bağlantılı olduğunu keşfetmek için ayrı ayrı analiz edebileceğimiz boyutlara sahiptir. Yazılı dilinin bunu başarmak için sınırlamaları olduğunu bilmemize rağmen, bu olguyu kelimelerle tarif etmeliyiz. Bu tanımı anlamak için kendimizi farklı bir farkındalığa açmamız ve bilginin farklı algı kanallarından gelmesine izin vermemiz gerekir.
Her faktör, barış için belirli bir işlevi temsil eder; Daha iyi ya da daha kötünün olmadığını, ne daha iyi ya da ne daha kötü olguların ( Ülke, birey, olay) olmadığını, ancak her olgunun kendi fonksiyonuna sahip olduğunu anlamamız gerekir. Ve barış adına işlenmesi gereken ana sistem psikolojik açıdan operasyonel, olgun, sağlıklı bir ruhun gelişimini gerektirir.
*
Daimi barış sürecinde karışıklığı önlemek için, iyileşme ve iyileştirme olgularını birbirinden ayırmalıyız.
Karakteristik belirtiler ile ön görülenlerle birlikte bilinen nedenlerden dolayı sağlıksız belirtilerin ortaya çıkması ; ruhsal, bireysel ve kitlesel sulhun bozulduğunu gösterir.
Barışın iyileştirmesi;
Ortaya çıkan bilinen ve ön görülen belirtilerin, toplumların, ülkelerin ve bireyin içsel ve dışsal durumunun olumlu yönde değişmesi, değiştirilmesi ve ya sağlıksız koşullardan pozitif yönde sapması demektir.
Sulh birleşenlerinin zarar görmüş veya dengesiz kısımlarının restorasyonu gerçekleştiğinde, kitlesel durumun düzelmesiyle birlikte, bireyi ve bireyleri negatif etkileyen durumun ilerlemesi durduğu zaman barıştan söz edebiliyoruz. Ayrıca, psikolojik veya zihinsel düzlemde bir durumun dengesinin yenilenmesine de atıfta bulunmak mümkündür. Bu aslında toplumsal şifalanmadır.
Huzursuzluk yaratan düzendeki bazı parçalanmalar veya değişim barışın yol haritasıdır.
Barışın entelektüel bakış açısıyla yorumlanması, daimi sulh üretmek için yeterli değildir çünkü bu sadece iki boyutlu bir düzlemde temsildir. Bir insanın karmaşıklığı iki boyutlu tabloyu çok boyutlu bir kompleks olarak görmemizin nedenidir.
Toplumsal yaşamdan çıkan çoklu (fraktal) boyuttan; insanı bir bütün olarak kucaklayamayacağımızı, asla bir anda tüm boyutlara erişemeyeceğimizi ve barışın yaşam boyunca gelişemeyeceğini bilmek gerekir.
*
Kişinin varlığı, tarihi, deneyimleri, duyguları, düşünceleri, kaygıları ve korkuları, onların meydana geldiği durumlar, diğerleriyle kurdukları bağlantılar ve bunların üzerine teknoloji ve barış düşmanları…
Bunların her biri sürekli hareket halindeki bilginin çoklu seviyelerde dolaştığı bir bütünü inşa ediyor. Yaşam kelimelerin, enerjinin, soruların ve cevapların değişimidir
Bizi etkileyen çelişkileri çözmeye çalışırken tekrarlayan koşullandırma düzenlerinin farkında olmak önemlidir. Bilgi vücuda girmeli ve kalbi harekete geçirmelidir. Bunun gerçekleşmesi için sabır da gereklidir. Bir şey bizi çok fazla incittiğinde, bu süreç de acı verici olsa da iyileşmeye çalışırız. Sulha giden yolda barışı harekete geçiren acı temel noktadır.
Aynı şey, varoluşsal bir anlamsızlık içinde hayatta kalmış hissetmenin acısı için de geçerli. Var olma acısı, durumu terk etmenin acısından daha büyük olduğunda, değişimle yüzleşmek için gerekli olan tüm cesareti toplayabiliriz; bu tamam ile yeniden doğuş olarak bile ortaya çıkabilir.
Barış varlığa değil egoya hizmet etmektedir. Yani, ego (sadece biz olduğumuzun bir parçası) daimi sulhun inanılmaz bilgeliğini kendi amaçları için kullanır. Egonun amaçları; kendini tanıma, kendini geliştirme, iyi bir yaşam ve sağlıklı ilişkilere sahip olmak, daha uygun seçenekler seçmek, mutlu olmak, vb. ve elbette bu değerler çok önemlidir.
Öyleyse neden Barış? Daimi sulh size daha önce sahip olmadığınız bir şans verecektir. Barışın varlığında daha bilinçli olma, daha hayati ve tatmin edici olma fırsatı vardır. Barış size güvenlik ya da garanti vermeyecek fakat sizi, akışla yaşamaya ve kendinizi zamanın değişen nitelikleriyle aynı hizaya getirme konusunda, eğitebilir. Sizin ve başkalarının ne olduğu konusunda size kabul verebilir (çünkü onlar sizin dışınızdır). Muhtemelen sizi daha az idealist yapacaktır ve sizi varlığınızın potansiyelini, egonuzun bilmediği şekilde ortaya çıkarmaya davet edecektir.
”Bizim kanaatimizce beynelmilel politik güvenliğin gelişmesi için ilk ve en mühim şart, milletlerin hiç olmazsa sulhu muhafaza fikrinde samimi olarak birleşmesidir. ” ( Mustafa Kemal Atatürk)
Samimi sulhunun, gerçek barışın tek ihtiyacı sizlersiniz. Sizler; mükemmel akıl ve zeka ile donatılmış insanlar.
Tembellik, miskinlik, cahillik kalıcılığın en büyük düşmanıdır.
Kişisel olarak buna ne yazık ki teknolojiyi de eklemek istiyorum… Tuz misali gerektiği kadar kullanılmalıdır.
Barış; daimi sulh ve kalıcılık birbirinden ayrı düşünülemez. Barış her zaman bütünün dışında değil içinde aranmalıdır.
İzolasyon, yalnızlık, ilişkilerde zorluklar, diğer negatif olgu ve düşünceler üzerinde durma eğiliminde olmak bizi mutlu etmez. Sorunlar gerçeklerden daha belirgindir.
Anlaşmazlıkların gerçekse sebebi de sorundur. Anlayana ve anlamak isteyene…
Uyumayın, barışla kalın, barışık kalın.
Habibe E. Ağaçdelen