Ah bayramlar.
Ne kadar coşkuyla karşılarsak karşılayalım bayramlarda hep bir yanımız buruktur.
Hep bir arada bile olsak özlem yanımız hep sızlar aramızda olmayanlara.
Yine anama gidemiyorum.
Sebep çok ayrılığa oysa kolaydır sebepleri aşmak. Kolaya kaçıyoruz sanırım.
Çok arayacağız bu günleri bilirim, bilirim de dünya der sol yanımın çizik façasının üstüne kurulurum paşalar gibi.
Bir yanımı da sızlatır bayramın ne olduğunu bilmeden yapılan bu kutlamalar.
Hac ve kurban… Ne kadar özeldir ne kadar özüdür dinimizin ah bilseniz.
Ben Hz. Hacer’i çok seviyorum… Onu anmak bile tüylerimi diken diken eder, boğazıma bir şeyler tıkar yutkunamam. Hac’ın, Kurbanın, dinimizin anasıdır ve anaların ayağının altındadır cennet uyarısına ibrettir. Anlayana ve idrak edebilene…
Bir ananın şefkatini timsal verir Yaratan bize ve ondan dolayı hac’a sebep kılar itikat ve şefkati. Öylesi bir tevekkül ki bir ağacın altında dört hurmayla bırakılır çölün ortasına fakat asla isyana düşmez. Sadece tek sözü “ Allah’tan mı onu söyle “ der H.z. İbrahim’e ve Allah’tan olduğunu öğrendikten sonra asla reddetmez. Ne acıdır bebeğine verecek suyunun kırbada bitmesi ve bebeğinin susuzluktan ağlaması çölün ortasında ki çaresizlik. Hangi kul dayanabilir isyan etmeden bu duruma. Safa ve Merve arasında koşar medet diye. Yok, çölün ortasında kimse, bebek ağlar. Yedi kere gidip gelir ve sonra ses duyar. Yardım ister, duydum diye. Döner insan suretinde melek yere vurur, su çıkar yerden. Hz. Hacer zemzem (durdur) diye suyu avuçlar ziyan olmasın diye.
Oysa der Peygamberimiz;
“Allah, İsmail’in anasına rahmet etsin. O Zemzem’i kendi haline bıraksaydı da, etrafını çevirip avuçlamasaydı, Zemzem kıyâmete kadar akan bir ırmak olurdu” buyurmuştur.
Daha sonra insan suretli melek Kabe ile müjdeler Hz. Hacer’i.
…
Günün birinde Allahü Teâlâ, rüyasında Hz. İbrahim’e oğlu İsmail’i kurban etmesini emretti. Bu rüya üst üste üç kere tekerrür edince Hz. İbrahim durumu oğlu İsmail’e bildirdi. Hz. İsmail ise hiç sükûnetini bozmadan sabır içinde babasını bu İlâhî emri yerine getirmeye davet etti. Bu durum gerek anne (Hacer) gerek baba ve gerekse oğlu için büyük bir imtihandı.
Bu olayda da Hz. Hacer şeytanın gözünü kör etmişti. Bir taş baba, bir taş oğul, bir taşta anne atmıştı. Ne büyük sınav…
Bunların hepsi Hac ve Kurban ibadetinin özünü teşkil ederler.
Hacca gittiğimizde ve kurban bayramını kutladığımızda bunların idrakini iyi yapmamız gerektiğini ve kendimizi bu anlamda hesaba çekmemiz gerektiğini düşünüyorum. Biz Hz. Hacer, Hz. İbrahim, Hz. İsmail olamayız ama onların yaşadıkları bu müthiş sınavı irdeleye biliriz.
Unutmayalım, hiç unutmayalım bir ananın şefkati ve bir kadının tevekkülüdür Hac’a sebep. Bilin anaların neden ayağının altındadır cennet.
İnsanız, evladımızın yere düşmesine yada başka çocuğun yüzüne kum atmasına bile tahammülümüz yok. Hemen öfkelenir sağa sola dalanır olmadı çocuğumuza kızarız. Biz bu dinin ve ibadetin neresindeyiz efendim?
Az dara girsek basıyoruz dil ve ikrar ile isyanı. Aç mıyız, açık mıyız? Bayramlarda ve Kurban Bayramında; el öpelim, et yiyelim aman evlatlar gelsin sevinelim de. desi var bu işin. Bayramlarda neyin bayramını yapıyoruz bilmeliyiz, bilmeliyiz ki bayramın hakkını verelim. Şunu iyice aklımıza yazmalıyız; Biz idrakin, tevekkülün ve katıksız imanın bayramını yapıyoruz efendim.
Aslında yapmalıyız demeliyim ve bunun için, şükür için kurbanımızı kesmeliyiz.
…
Evlatlar yok, kapıma gelen yok diye ağlayana kadar biz imanımızı hakkı ile yaşayamadığımıza bu bayramlarda ağlamalıyız bana göre. Allah bizi affetsin.
Peki, biz bu dinin ve imanın neresindeyiz?
…
Tüm okurlarımın Kurban Bayramını kutluyor sağlık, huzur ve huşu ile geçirmelerini diliyorum.
Sevgilerimle.
HAC/ER..
Gün/ah “dur dur”
Çocuk ağlar
Hac/er
Kadınlığına çul
Urba dikilsin
Hac/er
Tevekkül zul
Yol çizilsin
Hac/er
Ayakaltına kul
Cennet bilinsin
Hac/er
Hikmet ara bul
Mabed dirilsin
Hac/er
Gün/ah “dur dur”
Çocuk ağlar
Hac/er
Verene kurban
D/ağlama Hac/er
Habibe E. Ağaçdelen