12.BÖLÜM VE 3.KISIM
Gümüş’ün İntiharı
Ben Gözetim altında olduğum sürece, her gün okula gidip beni aramaya başlamış. Tanıdığı Müstahdemin yanına gidip kesik kesik havlar, ilgi görmeyince de geri dönüp eve gelirmiş. Aradan gecen kırk gün sonra eve geldiğimde, o yine mutluluğundan her turlu hareketlerini yapmaya başladı. Birçok insan yanıma gelip giderken, Gümüş onlara dokunmaz, hatta benim yanımca uğurlamaya bile iştirak ediyordu. Günlerden bir gün köylülerden birisi olan S. adam geçmiş olsuna gelirken, çeşmenin yanından seslendiğini duydum. O sırada S. adamın sesini duyan Gümüş, adamın üzerine saldırdı.
Bu saldırış öyle bir saldırıldı ki, adamın başına doğru sıçrıyordu. Nerdeyse adamı paramparça edecekti. Koştum yanına yakalamaya çalıştım, bana bile mırıldamaya başladı. Sonunda boynundan yakaladım. Hemen de başını okşayıp, yapmamasını söyledim. Bu söylem üzerine, Gümüş zıgıldıyarak, kırılan ayağını yukarı kaldırdı. Ayağını gösterirken de, S. adama doğru havlamaya başladı. Bana açıkça anlatmak istediği, hırsız ve ayağımı kıran adam bu adamdır, demek istiyordu. Gümüşü sıkı sıkı tutarak, S. adamın üzerine atlamasına engel oldum. Adamı alıp eve götürdüm. Adamın dediğine göre, eğer o esnada, paltomu çıkarıp ağzına vermeseydim, beni parçalardı, dedi.
O anda Gümüş’ün bu saldırıyı niçin yaptığını çözmüştüm. Çünkü kovandan balı çalan bu adamdı. Aynı zamanda, Gümüş’ünde ayağını kıran, oydu. S. adamı alıp eve götürmeme Gümüş hiç memnun kalmadı. Hatta eşim adama çay ikramı için, odaya girip çıktığı sürede, ona da havlamaya başlayıp durdu.
Bu havlamalara dayanamayan S.adam, ya bu her gelen insana böylemi yapıyor. Gebert gitsin bu köpeği. İş güç zamanı beni parçalayacaktı. Vallahi hatırın olmasaydı hoca, bir kurşunla canını alırdım, dedi.
S. bu denli serzenişine dayanamayıp dedim ki; bak kardeşim senin yerine olsam Gümüş’ten özür dilerdim. Nedenine gelince, Gümüş seni bal çalarken yakaladı. Sende onun ayağını kırdın. Yalansa, işte kuran burada yemin et, inandır beni dediğimde, S.adam neye uğradığını şaşırdı. Yanı sen beni köpeğinin aklına uyup, hırsız mı kabul ediyorsun? Nalet olsun, ayağım kırılsaydı da, yanına gelmeseydim, deyip oturduğu yerden kalktı ve yürüyüp gitti. Bende bu gidiş hareketine cevap verme gereğini duymadım. Bu sözlerim karşısında durumun vahametini anlayan S.adam, bir deha da bizim eve doğru gelmeye cesaret edemedi.
Beş aylık bir ayrılıktan sonra, yeniden göreve döndüm. Bu kez yeni görev yerim Balıkesir’di. 1981 de evimi ve çocuklarımı Balıkesir’e götürmeden, ev kiralama problemini çözmek için önceden Balıkesir’e gitmek zorunda kaldım. O gidişim sırasında, Gümüş’le son vedalaşmamız oldu. Gümüş arabaya kadar yanımca geldi. Ben gidinceye kadarda arabanın yanından hiç ayrılmadı. Araba hareket ettikten sonrada, bir müddet yoluma bakıp durmuş. Aradan geçen bir ay sonrada, eşimi ve çocuklarımı abim getirip geldi. İlk işim Gümüşü sormak oldu. Garibim kim bilir şimdi neler yapıyor, dedim.
Abım hiç üzülmeyin, ben ona gözüm gibi bakarım. Gümüş bundan sonra bana emanettir. Hiç merak etmeyin, sizden daha iyi bakarım dedi.
Ama ne var ki Gümüş bizim yokluğumuza dayanamıyor. Köyde birlikte gittiğimiz her yerde beni arıyor. Bulamayınca da, çıldırıyor. Gece gündüz durmadan ulumaya başlıyor. Bu sesten rahatsız olanlar, durumu belediye başkanlığına bildiriyorlar. Belediye Başkanı da başıboş köpeklerin zehirlenmesi gerekli hükmüne dayanarak, zabıta memurları marifetiyle, Gümüş’ün yok edilmesine hükmediyor. Göreve çıkan zabıtalar, ne edip ediyorlarsa bir türlü Gümüş’ü yakalamıyorlar. Zehirli yiyecekler atsalar da, Gümüş onların attığı yiyecekleri yemiyor. En sonunda, uyuşturucu iğneyle vurulmasına karar veriliyor. Bir gün yine zabıtalar Gümüş’ü yakalamaya geliyorlar. Tabi gümüş onları görünce hızla önlerinden uzaklaşıyor. O gittikçe, zabıtalarda peşince gidiyorlar. Gümüş arkasınca gelenleri, Büyük çok uzaklara kadar götürüyor. Köyün üst yanında bulunan derenin olduğu yerde yüksekçe bir kayalığın başına çıkıp çömeliyor. Arkasınca gelenler, kendine yaklaşıncaya kadar uluyor. Zabıtaların kendisini yakalayacağını anlayınca, kendini kayanın başından aşağıya bırakarak intihar ediyor.
Tabi ben bu vakayı öğrendiğimde büyük bir varlığımı kayıp etmişe döndüm. Aylarca Gümüş’ün uğradığı haksızlık aklımdan çıkmadı. Halende onu orada bıraktığıma üzülmekteyim. Gümüş’ün aylarca uluyup beni araması aklıma geldiğinde, gözlerim yaşarmakta, keşke o da çocuklarımla birlikte getirilseydi diye sitem etmekteyim. Ne deyi. Affola!
YENİ BİR BÖLÜM
DEVAM EDECEK
Mürsel ADIGÜZEL
Eğitimci Yazar ve Şair